Bu kişiler normal yaşamlarında marangoz,tüccar, şöför, muhasebeci,işçi olabilirler , ancak hepsinin ortak özelliği olgun bir ruh yapısıyla Yüce Yaradanın varlığını ve Sünnetullahı özümseyerek anlamalarıyla diğer insanlardan ayrılırlar ,
Bunlardan pek azı kendilerine lütfedilmiş bu özelliklerden para kazanmak gayesiyle istifade ederler, bunlar genellikle hoca,yıldıznameci, şifacı ,bazen de medyum gibi isimlerle anılırlar , bu kişiler insanlara faydalı olmaya çalışan azınlıktırlar .
Bu değerli azınlığın dışındakilerse , kendilerine has içindeki kötülükleri insanlara bulaştırmak üzere kanser hücresi gibi her yana yayılıp , yok etmek yıkmak fiillerini
Görev olarak yerine getiririrler ,işte bunlarda keramet sahibi daha doğru deyişle istidraç sahibi isyankar azmış insanlardır. İşte bunlardan bir çoğu da medyum ,hoca sıfatlarıyla kötülüklerini sürdürmektedir.
Evet medyumların insan üstü yetenekleri vardır ancak medyumlarda demek ki 2 ye ayrılıyor. Hak yolunda olanlar , Şeytanın yanında olanlar .
Hak yolunda olanları nasıl ayırt edeceğiz.
Ne demiştik keramet sahibi Salih insanların Sünnetullahı çok iyi kavramaları onların en belirgin özelliğidir.
SÜNNETULLAH (Allah’ın Kanunu)
Ahzab 62 “Allah’ın kanununda asla değişiklik bulamazsın.”
Allah Teâlâ varlık âlemi ile ilgili kanunlar belirlemiştir. Tüm mevcudat ezelden ebede bu kanunlar doğrultusunda hareket etmektedir.
Sünnetullah: Allah’ın sünneti, kanunu demektir.
Allah’ın varlık âleminin düzeni için koymuş olduğu kurallardır.
Burada Allahın değişmez kuralalrını 2 şekilde düşünmekteyiz.
Bu kurallar bir taraftan tabiatta(tohumun dikilip sulandıktan sonra çimlenmesi gibi) değişmez prensipler olarak yaşanırken
diğer taraftan da insanın tarihî süreç içerisinde benimsediği yaşam göreviyle de ilgili olarak geçerli kaideler olarak tecelli eder.
Kur’an’da her iki hususu da ifade eden ayetler mevcuttur.
Tabiatta sünnetullahın tecellisi ile ilgili ayetlerden bazıları:
Rahman 5 “Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.”
Fussilet 11-12 “Sonra duman halindeki göğe yöneldi, ona ve yerküreye; isteyerek veya istemeyerek gelin! dedi. İkisi de “isteyerek geldik” dediler.“Böylece onları iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti….”
Kur’an insanın tarih serüveni içerisinde, peygamberlerin tevhid mücadelelerini anlatan kıssalarla dikkatlerini çekmektedir. Kur’an bu hususu şu şekilde haber vermektedir:
Nahl 24“Onlara Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, ‘öncekilerin masalları’ derler.”
Kur’an’da bahsedilen bazı olaylar, iman ve İslam’ın, küfür ve şirkin, fısk ve fücurun, insanları nasıl farklı yönlere götürdüğünün seyredildiği parlak bir aynadır.
Kur’an’da ifadesini bulan sünnetullahtan bazı örnekler:
1. Akıl ve irade sahiplerine dayatma yoktur.
İnsan 3 “İnsana doğru yolu gösterdik, artık ister şükreder, ister nankörlük eder.” Önce sorumlulukları, konusunda bilgilendirir.
Şuara 208-209 “Hiçbir kasaba halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar olmadan yok etmedik. Biz zalim değiliz.”
3. Mühlet verir.
Nahl 61 “Eğer Allah insanları zulüm yapmalarından ötürü hemen cezalandırsaydı, yer yüzünde bir canlı bırakmazdı.”
4. Bir millet kendini bozmadıkça Allah da onları bozmaz.
Rad 11 “Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onlar hakkındaki hükmünü değiştirmez.”
5. Azabın görülmesinden sonraki iman kişiye fayda vermez.
Mümin 85“Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir.”
6. Kişi kazdığı kuyuya kendisi düşer.
Fatır 43“Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendisi düşer.”
7. Nankörlük helak sebebidir.
Kasas 58“Nimet ve refaha karşı nankörlük eden nice kasabaları yok ettik.”
8. Büyüklük taslamak helak sebebidir.
Ankebut 38 “Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da helak ettik. Andolsun ki Musa onlara apaçık delillerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı.”
Mümin 51”Şüphesiz Peygamberimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem şahitlerin, şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.”
Yoldan saparak azanların azap görmeleri, inanıp iyi işler yapanların ise dünya ve ahiret hayatında yardım görmeleri sünnetullahtır.
SÜNNETULLAHIN ANLATIMI ( Bakınız Diyanetin Sitesinden )
Kâinat, Yüce Allah tarafından belirli bir düzen içinde yaratılmıştır. Kâinatın işleyişi, Cenab-ı Allah'ın sonsuz kudretiyle belirlediği kanunlara göre cereyan etmektedir. Bu kurallara "Sünnetullah" denir.
Bunlar Allah'ın dilemesi olmadıkça değişmeyen kurallardır. Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır: "Allah'ın önceden geçen toplumlar hakkındaki kanunu (Sünnetullah) budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın". Bu kanunların dışında kalan her şey belli bir ölçü ve düzen içinde yaratılmıştır. Ateş yakmakta, su ise ateşi söndürmekte, güneş kendi etrafında dönmekte ve kendine mahsus yörüngesinde akıp gitmekte,tohum ve çekirdek kabuğunu yarıp filizlenmekte,gündüz geceyi, gece de gündüzü takip etmekte, gökten yağmur yağmaktadır.
Yaratılmış olan kâinatın bizzat kendisinin belirleyici olma özelliği mevcut değildir. Kâinat içindeki bütün varlıklar, hayatiyetini hareketlerini, varlığını Allah'ın koymuş olduğu sabit ve belli kanun ve ölçülere göre sürdürmektedir. Bu kuralların sabit, değişmez ve sürekli olduğu Kur'an-ı Kerim'de belirtilmektedir.
Kâinatın ahenkli bir şekilde belli bir düzen içinde yaratılması, ilâhî iradenin insanlara bir lütfudur. Kâinata düzensizlik hakim olmuş olsaydı, insanın çekeceği ıstırabın boyutları hesap bile edilemezdi.
…. burada insanlara, özellikle müslümanlara temel bir görev düşmektedir. O da, sünnetullah olarak adlandırılan ve kâinatın işleyişine esas olan söz konusu ölçü ve kuralları bilimsel bir yöntemle tespit etmektir. Bu yönde sarf edilecek gayretlerin, Allah'ın işine müdahale veya O'na karşı bir başkaldırı olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Aksine, dinimize göre, insanlığın hayrına olan bu çalışmalar "salih amel" kavramı içinde yer alan ve yapana da mükâfat kazandıracak işlerdendir.
…. Burada önemsenmesi gereken husus, sonsuz kudret sahibi Cenab-ı Allah'ın sırlarla dolu olarak yarattığı kâinatın düzenini keşfetme gayretleridir. Bu gayretler, hem hayatımızı daha rahatlatacak, hem de Allah'ın büyüklüğünü ve kudretini daha iyi kavramamıza katkıda bulunacaktır.
….İslâm inancına göre, insanlara düşen ilk görev Allah'ı doğru bir şekilde tanımak, O'na iman ve kulluk etmektir. Biz O'nu Kur'an-ı Kerim'de yer alan sıfat ve güzel isimleri vasıtasıyla tanıyoruz. Kur'an-ı Kerim'e göre, Allah Teala'nın, diğer sıfatlarının yanı sıra kudret ve irade sıfatları vardır.
Onun gücü her şeye yeter. Yoktan var eder, varı da yok eder. İsterse bir anda her şeyi yerle bir eder. Her şey O'nun kudreti dahilindedir. Allah dilediğini yapar. Bu konuda mutlak irade sahibi O'dur. O'nun iradesine karşı durabilecek hiçbir şey yoktur. Bütün iradeler O'nun iradesine boyun eğmeye mecburdur. Ol dediği olur, öl dediği ölür. O'nun işine kimse karışamaz. Kudretiyle her an her yerde hazırdır. O'nun her işinde sonsuz hikmetler vardır. Allah abes ve boş bir şey yaratmaktan, lüzumsuz ve manasız işler yapmaktan uzaktır.
Allah Teala dilerse tabiatta olup bitenlere her an müdahale edebilir. Tabiat kanunlarını, başka bir ifadeyle, tabii sebepleri bir anda değiştirebilir. Aşağıya doğru akan suya, yukarıya doğru akma özelliği verebilir. Güneşi batıdan doğurabilir. Hiç kuşkusuz bütün bunlar O'nun yetkisi ve kudreti dahilindedir.
Keramet sahibi olgun ve Salih kimseler KAZA VE KADER KONUSUNDA çok bilgili ve kavrayış sahibidirler .
Bu kavrayış onları hata yapmaktan , insanı arzu ve egolara dayalı hareket etmekten ve doğru yolu şaşırmasından korumaktadır.