Sarık takkeden daha faziletlidir. Herhangi bir başlıkla namaz kılmak, başı açık kılmaktan daha faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bedir’de, Huneyn’de sarıklı melekler yardım etti. Sarık, müminle, kâfiri ayırt edici bir alamettir.) [Deylemi]
(Takke üzerine sarık sarmak, müşriklerle aramızdaki farktır. Sarığın her dolaması için bir nur ihsan olunur.) [İ.Maverdi]
(Sarıkla kılınan iki rekat namaz, sarıksız kılınan 70 rekat namazdan daha efdaldir.) [Ebu Nuaym]
İbni Asakir’in bildirdiği hadis-i şerifte, (Resulullah, sarığın altına ve sarık sarmadan da takke giyerdi) buyurulmaktadır.
Müslim’in bildirdiği hadis-i şerifte, (Resulullah, sarık sardığında,
ucunu iki küreği arasına [iki karış kadar] uzatırdı) buyurulmaktadır. (Mevahib-i Ledünniyye)
Şafii mezhebinde de başı sarık veya takke ile örtmek sünnettir. (Fetava i kübra c.1, s.169)
Dört mezhepte de takke sarığın yerini tutmaz, ama takke başı kapattığı için namazı mekruh etmekten korur. Sarıkla kılmak elbette daha faziletlidir.
Başı örtmek, dört mezhepte de sünnettir. Dört mezhepte de kollar sığalı, yani açık kılmak mekruhtur. Kâbe’deki durum bundan müstesnadır. Kadınla erkek yan yana namaz kılamazken Kâbe’de kılması caizdir. Oranın hükmü farklıdır
Takke ile namaz kılınca sünnet yerine gelmiş ve mekruh da işlenmemiş olur. Sarıkla kılınırsa müstehap sevabı da alınmış olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sarıkla kılınan iki rekat namaz, sarıksız kılınan 70 rekat namazdan daha efdaldir.) [Ebu Nuaym]
Sarık sarmak zevaid sünnettir. Yani kılık kıyafetle ilgili bir sünnettir. Arapların kâfirleri de sarıkla gezerlerdi. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sarık Arapların tacıdır.) [Beyheki]
Resulullah efendimiz de giydiği için bize zevaid sünnet olmuştur. Namazda giyilmesi ise müstehaptır. Evde takkeye bir tülbent sararak kılmak iyi olur. Hiçbir müstehabı küçük görmemelidir.
1) Amr bin Hureys'den (R.A.), dedi ki: "Hz. Peygamberi, (S.A.V.) minberin üzerinde başında siyah bir sarık olup onun bir ucunu iki omuzlarının arasına sarkıtmış olarak gördüm." (1881)
Bu hadis-i şerifde Hz. Peygamber'in minberde iken sarık sardığı ve bu sarığın da siyah olduğu bildirilmiştir. Diğer bazı hadis-i şeriflerde geleceği gibi, Hz. Peygamber, bazen siyah ve bazı kere de beyaz sarık kullanmışlardır.
2) Hz. Peygamber (S.A.V.) Abdurrahman bin Avf in (başına) sarığını sardı ve arka tarafından dört parmak veyahut ondan biraz noksan veya fazla olarak sarkıtıverdi ve: "İşte sarığını böylece sar. Çünkü böyle yapmak, daha açık ve daha güzeldir." (882) buyurdu.
3) "Gerçekten Cebrail (A.V.), Hz. Peygamber'e (S.A.V.) başında siyah bir sarık olup sarığın uçlarını arkasından sarkıtmış olduğu halde indi." (O'nun yanına bu kıyafetle geldi.) (883)
4) Rükâne'den (R.A.) dedi ki: Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurdu:
"Bizimle müşrikler arasındaki fark, takkeler üzerine sarık sarmaktır. (884)
Hadis-i şerifi Ebu Davud ve Tirmizî rivayet etmişlerdir.
Bu hadis-i şerifde geçen "Kalânis" kelimesi, "kalensüve" kelimesinin çoğuludur. Kalensüve ise, sarığın altından başa giyilen takke ve benzeri şeylerdir. Takke üzerine sarık sararak giymek müslümanların kıyafetidir. Sarık sarmadan sadece takke giymek, müşriklerin kıyafetidir.
Bu hadis-i şerifde, takkeler üzerine sarık sararak müşriklere muhalefet edilmesi teşvik edilmiştir.
5) Tirmizî'nin sahih bir senetle rivayet ettiği bir hadis-i şerifde (şöyle buyurulmuştur): "İbni Ömer (R.A.) sarığını(nın) uçlarını iki omuzları arasından sarkıtırdı." (885)
Her ne kadar sarığın arka tarafdan sarkıtılması müstehab ise de bunu terk etmede de bir kerahet yoktur. Çünkü, Hz. Peygamber (S.A.V.) sarığı sarkıtma işini devamlı olarak yapmamıştır. Bazı kere sarık olmadan sadece takke giyerdi. Bazı kere de takke olmadan sadece sarığını kullanırdı. Çok defa da her ikisini beraber giyerlerdi.
Sarığının uzunluğu yedi karış idi. Eshab-ı Kiram'ın takkeleri başlarına bitişik bir durumda idi. Yüksek ve uzun değildi.
Çünkü Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur: "Hz. Peygamber'in (S.A.V.) Esbabının takkeleri düz idi."
Bu hadis-i şerif de geçen "Kimâm" kelimesi, "kümme" kelimesinin çoğuludur. Kümme ise, küçük takke demektir. (886)
7) İbni Ebi Asım'ın Kitabül-cihad bahsinde, şu rivayeti yer almıştır: Bize Ebu Musa haber verdi, (dediki): Osman bin Ömer, Zübeyr İbni Ci-van'dan, O da Ensar'dan bir kişiden naklederek) bize haber verdi ve dediki: "Bir kişi İbni Ömer'e (R.A.) geldi. O'na dediki: Ya Eba Abdurrahman, sarık (giymek) sünnet midir?" O'da: "Evet (sünnettir)" buyurdular.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Abdurrahman bin Avf'a (R.A.) hitaben buyurdular ki: (Ya Abdurrahman,) Git, elbiseni (geniş ve bol yap) Silahını kuşan. O da gitti ve Hz. Peygamber'in emrini yerine getirmiş olduğu halde Hz. Peygamber'in yanına geldi. Hz. Peygamber, Abdurrahman'ın sarığından sarkan kısmı kısalttı. Sonra O'na sarığını giydirdi, ön ve arka tarafından sarkıttı."
9) Nafi'in İbni Ömer'den (R.A.M.) rivayet ettiği bir hadis-i şerifde ise şöyle buyurulmuştur:
"İbni Ömer (R.A.) dediki: Hz. Peygamber (S.A.V.) kirbasdan yapılmış bir sarığı Abdurrahman bin Avf in başına giydirdi ve onu arka tarafından dört parmak miktarı sarkıttı. Sonra (Abdurrahman bin Avf'a): "İşte bu şekilde sarık giy" buyurdular.
İmam-ı Malik, (R.A.) dediki: Sarık sarınmak, elbiseye bürünmek, ve nalin giymek Arapların işindendir. İmam-ı Maltk'den sarık sarıp da bir kısmını çenesinin altından sarmayan kimsenin durumu sorulunca: "Sarığın bir kısmını çene altına almaksızın giymek, Nıbtîlerin adetidir, halkın (Eshab-ı Kiram'ın) giymiş olduğu bir kıyafet değildir dedi.
Ancak sarık küçük olur (çene altına) ulaşmazsa, yahut sarığı o şekilde evde giyse, veyahut hastalığında giyse, o zaman bunda bir beis, bir zorluk yoktur. (Yani çenenin altına götürmeyebilir.)" dedi.
10) Abdullah bin Bişr'den (R.A.), dedi ki: "Hz. Peygamber (S.A.V.), Hz. Ali'yi (R.A.) bir (yere) gönderdi. O'na siyah bir sarık giydirdi ve sarığı O'nun arkasından ve sol omuzu tarafından sarkıttı. (887)
11) Hz. Peygamber, Hz. Ali'yi Hum kuyusu (hadisesi) gününde çağırdı. O'na sarık giydirdi. Ve sarığın bir kısmını arkasından sarkıttı. Sonra O'na dedi ki: "İşte sarığı bu şekilde giy, çünkü gerçekten sarıklar, İslam'ın alametidir. Ve Müslümanlar ile müşrikler arasında bir perdedir. Onları biribirinden ayıran bir kıyafettir."
12) Halid İbni Ma'dan'dan (R.A.) mürsel olarak Hz. Peygamber'den rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (S.A.V.) buyurdualr: "Sarık sarınız. Ve (böylece) sizden önceki milletlere (Yahudi ve Hıristiyanlara) muhalefet ediniz. (888)
Bu hadis-i şerifde İslam kıyafetinin diğer milletlerin kıyafetlerinden ayrılması istenmektedir.
SARIKLA KILINAN NAMAZIN FAZİLETİ
13) "Sarıkla kılınan nafile veyahut farz bir namaz, sarıksız kılınan yirmi beş namaza denk olur. Sarıkla kılınan bir Cuma namazı ise, sarıksız olarak kılınan yetmiş namaza denktir. (889)
Cabir (R.A.) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifde ise Peygamber efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Sarıkla kılınan iki rekât namaz sarıksız kılınan yetmiş rekat namazdan daha faziletlidir. (890)
14) "Ümmetim takkeler üzerine sarık sardıkları müddetçe, fıtrattan (doğru yoldan) ayrılmazlar. (891)
15) "Sarık giymeye devam ediniz. Çünkü o gerçekten meleklerin alametidir. Ve onun (bir kısmını) arkanızdan sarkıtınız. (892)
sarık ve faziletleri.....
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
sarık ve faziletleri.....
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.