dilaverkizak kardeşime
- YOKLUK KAPISI
- Mesajlar: 30
- Kayıt: 23 May 2009 21:10
dilaverkizak kardeşime
.......
En son YOKLUK KAPISI tarafından 09 Ağu 2010 00:36 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
İNNELLAHE ALA KÜLLİ ŞEY'İN KADİR
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: dilaverkizak kardeşime
Ehli olana can kurban ... can bedene canan can'a hasretken .... rabbi t.a.la yar yaren olan yolda daim ebedi eylesin.... kardeşim....
- Dosya ekleri
-
- gavs.jpg
- (56.25 KiB) 594 kere indirildi
En son dilaverkizak tarafından 02 Tem 2009 16:10 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
- YOKLUK KAPISI
- Mesajlar: 30
- Kayıt: 23 May 2009 21:10
Re: dilaverkizak kardeşime
.......
En son YOKLUK KAPISI tarafından 09 Ağu 2010 00:36 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: dilaverkizak kardeşime
allah razı olsun canım kardeşim......
- Dosya ekleri
-
- mekke5.jpg
- (3.75 KiB) 595 kere indirildi
En son dilaverkizak tarafından 02 Tem 2009 16:08 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: dilaverkizak kardeşime
YÜZELLİYEDİNCİ MEKTÛB
Bu mektûb, hakîm Abdülvehhâba yazılmışdır.
Allah adamlarının yanına giden kimsenin, kendini boş bulundurması lâzımdır. Böylece, dolu olarak döner. Herşeyden önce, itikâdı düzeltmek lâzım olduğu bildirilmekdedir:
İki kerre buraya kadar yoruldunuz. İkisinde de çabuk kalkdınız. Sohbetin haklarından birkaçını yerine getirmeğe vakt olmadı. Müslimânların bir araya gelmesi, yâ istifâde etmek veyâ fâide vermek içindir. Bu ikisinden biri bulunmıyan topluluğun hiç kıymeti yokdur. Din büyüklerinin yanına boş olarak gelmelidir ki, dolmuş olarak dönülebilsin. Onların acıması, ihsânda bulunması için, boş olduğunu bildirmek lâzımdır. Böylece feyz, ihsân yolu açılır. Dolu gelmek, dahâ doldurarak dönmek iyi olmaz. Çok dolmak, doydukdan sonra, dahâ almak hastalıkdan başka birşey yapmaz. İhtiyâcsızlık, azgınlığa sebeb olur. Hâce Nakşibend (k.s) hazretleri buyurdu ki, (Önce hastanın yalvarması lâzımdır. Sonra, gönlü kırık olan, ona teveccüh eder). Görülüyor ki, teveccühe, ihsâna kavuşmak için, yalvarmak lâzımdır. Böyle olmakla berâber, ilm öğrenmekde olan bir tâlib gelip, size göndermek için mektûb isteyince, onun böyle gelmesini bir hak sayarak, bu hakkı ödemek lâzım olduğunu düşündüm. Geçmişdeki haklarınızı ve şimdiki hakkı karşılamak için, vakt ve hâle göre, birkaç kelime yazarak gönderiyorum. Herşeyin doğrusunu Allahü teâlâ bildirir. Herkesi doğru yola kavuşduran ancak Odur.
Ey mesûd kardeşim!
Bize ve size herşeyden önce lâzım olan, itikâdı Kitâba ve sünnete uygun olarak düzeltmekdir. Doğru yolun âlimlerinin, (Allahü teâlâ onların çalışmalarına iyi karşılıklar versin!) Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladıklarına ve bildirdiklerine uygun olarak itikâd etmek lâzımdır. Çünki, Kitâbdan ve sünnetden bizim ve sizin anladıklarımızın hiç kıymeti yokdur. Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymak lâzımdır. Bizim anladıklarımız, Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymuyor ise, hiç kıymeti olmaz. Çünki her bidat sâhibi, ve doğru yoldan kayarak dalâlete düşenler, sapık bilgilerini ve bozuk işlerini, Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladıklarını ve bu iki kaynakdan çıkardıklarını söylemekdedirler. Bu sözleri çok yanlış ve haksızdır.
İkinci olarak hepimize lâzım olan şey, ahkâm-ı şer'ıyyeyi öğrenmekdir. Yanî halâli, harâmı, farzı, vâcibi öğrenmekdir.
Üçüncü olarak hepimize lâzım olan şey, bütün işlerimizi, öğrendiklerimize uygun yapmakdır.
Dördüncüsü, kalbin tasfiyesi ve nefsin tezkiyesidir ki, bu ikisi tesavvuf büyüklerine mahsûsdur (kaddesallahü teâlâ esrârehüm).
İtikâdı düzeltmeden önce ahkâm-ı şer'ıyyeyi öğrenmenin hiç fâidesi olmaz.Bu ikisi birlikde düzelmedikce de, ibâdetlerin fâidesi olmaz.Bu üçü birlikde yapılmadıkca, tezkiye ve tasfiye hiç yapılamaz.Bu dört temel vazîfe, yardımcıları ve temâmlayıcıları ile birlikde yapılmalıdır.Meselâ, farzlar, sünnetleri ile birlikde yapılmalıdır. Farzların yardımcısı ve temâmlayıcısı, sünnetlerdir. Bunlardan biri yapılmadıkca, geriye kalan herşey lüzûmsuzdur ve fâidesizdir. Böyle lüzûmsuz şeylere, (Mâlâyanî) denir. Hadîs-i şerîfde, (Bir kimsenin müslimânlığının güzelliği, mâlâyanîden kaçması ve lüzûmlu şeyleri yapması ile anlaşılır) buyuruldu. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın izinde yürüyenlere selâm olsun (aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vettehıyyât)!
Bu mektûb, hakîm Abdülvehhâba yazılmışdır.
Allah adamlarının yanına giden kimsenin, kendini boş bulundurması lâzımdır. Böylece, dolu olarak döner. Herşeyden önce, itikâdı düzeltmek lâzım olduğu bildirilmekdedir:
İki kerre buraya kadar yoruldunuz. İkisinde de çabuk kalkdınız. Sohbetin haklarından birkaçını yerine getirmeğe vakt olmadı. Müslimânların bir araya gelmesi, yâ istifâde etmek veyâ fâide vermek içindir. Bu ikisinden biri bulunmıyan topluluğun hiç kıymeti yokdur. Din büyüklerinin yanına boş olarak gelmelidir ki, dolmuş olarak dönülebilsin. Onların acıması, ihsânda bulunması için, boş olduğunu bildirmek lâzımdır. Böylece feyz, ihsân yolu açılır. Dolu gelmek, dahâ doldurarak dönmek iyi olmaz. Çok dolmak, doydukdan sonra, dahâ almak hastalıkdan başka birşey yapmaz. İhtiyâcsızlık, azgınlığa sebeb olur. Hâce Nakşibend (k.s) hazretleri buyurdu ki, (Önce hastanın yalvarması lâzımdır. Sonra, gönlü kırık olan, ona teveccüh eder). Görülüyor ki, teveccühe, ihsâna kavuşmak için, yalvarmak lâzımdır. Böyle olmakla berâber, ilm öğrenmekde olan bir tâlib gelip, size göndermek için mektûb isteyince, onun böyle gelmesini bir hak sayarak, bu hakkı ödemek lâzım olduğunu düşündüm. Geçmişdeki haklarınızı ve şimdiki hakkı karşılamak için, vakt ve hâle göre, birkaç kelime yazarak gönderiyorum. Herşeyin doğrusunu Allahü teâlâ bildirir. Herkesi doğru yola kavuşduran ancak Odur.
Ey mesûd kardeşim!
Bize ve size herşeyden önce lâzım olan, itikâdı Kitâba ve sünnete uygun olarak düzeltmekdir. Doğru yolun âlimlerinin, (Allahü teâlâ onların çalışmalarına iyi karşılıklar versin!) Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladıklarına ve bildirdiklerine uygun olarak itikâd etmek lâzımdır. Çünki, Kitâbdan ve sünnetden bizim ve sizin anladıklarımızın hiç kıymeti yokdur. Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymak lâzımdır. Bizim anladıklarımız, Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymuyor ise, hiç kıymeti olmaz. Çünki her bidat sâhibi, ve doğru yoldan kayarak dalâlete düşenler, sapık bilgilerini ve bozuk işlerini, Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladıklarını ve bu iki kaynakdan çıkardıklarını söylemekdedirler. Bu sözleri çok yanlış ve haksızdır.
İkinci olarak hepimize lâzım olan şey, ahkâm-ı şer'ıyyeyi öğrenmekdir. Yanî halâli, harâmı, farzı, vâcibi öğrenmekdir.
Üçüncü olarak hepimize lâzım olan şey, bütün işlerimizi, öğrendiklerimize uygun yapmakdır.
Dördüncüsü, kalbin tasfiyesi ve nefsin tezkiyesidir ki, bu ikisi tesavvuf büyüklerine mahsûsdur (kaddesallahü teâlâ esrârehüm).
İtikâdı düzeltmeden önce ahkâm-ı şer'ıyyeyi öğrenmenin hiç fâidesi olmaz.Bu ikisi birlikde düzelmedikce de, ibâdetlerin fâidesi olmaz.Bu üçü birlikde yapılmadıkca, tezkiye ve tasfiye hiç yapılamaz.Bu dört temel vazîfe, yardımcıları ve temâmlayıcıları ile birlikde yapılmalıdır.Meselâ, farzlar, sünnetleri ile birlikde yapılmalıdır. Farzların yardımcısı ve temâmlayıcısı, sünnetlerdir. Bunlardan biri yapılmadıkca, geriye kalan herşey lüzûmsuzdur ve fâidesizdir. Böyle lüzûmsuz şeylere, (Mâlâyanî) denir. Hadîs-i şerîfde, (Bir kimsenin müslimânlığının güzelliği, mâlâyanîden kaçması ve lüzûmlu şeyleri yapması ile anlaşılır) buyuruldu. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın izinde yürüyenlere selâm olsun (aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vettehıyyât)!
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: dilaverkizak kardeşime
YÜZDOKSANINCI MEKTUP
Bu mektûb, mîr Muhammed Numân Bedahşînin çocuklarından birine yazılmışdır.
Zikir anlatılmakda ve lüzûmlu nasîhatler verilmekdedir:
Elhamdü lillahi Rabbilâlemîn, vessalâtü vesselâmü alâ seyyidilmürselîn ve âlihi ve eshâbihittâhirîn ecmaîn.
İyi bil ki, senin seâdetin ve belki bütün insanların seâdeti ve herkesin dünyâ ve âhıret sıkıntılarından kurtulması, sâhibimizin zikri ile olur. Elden geldikçe her zemân zikir yapmalıdır. Ondan bir ân gâfil kalmamalıdır. Cenâb-ı Hakka çok hamd ve şükr olsun ki, her ân zikir etmek, bu büyüklerin yolunda, dahâ başlangıcda nasîb olmakdadır. Sonda kavuşulabilecek nimetler, başlangıcda tatdırılmakdadır. Bunun içindir ki, tesavvuf yolunda ilerlemek isteyenlerin bu yolu seçmeleri en uygundur ve en doğrudur. Hattâ, lâzımdır. Bunun için, sana önce lâzım olan, herşeyden yüz çevirip, bu yüksek yolun büyüklerine bağlanmandır! O büyüklerin kalblerinden, rûhlarından fâidelenmek için yalvarmalısın!
Önce zikir lâzımdır. Zikir, hâtırlamak, anmak demekdir. Göğsün sol tarafındaki kalb, yürek denilen et parçasını düşünürsün. Bu et parçası, gönül denilen hakîkî kalbin yuvası gibidir. ALLAH mubârek ismini, hayâlin ile bu kalb üzerinden geçirirsin. Bu ânda, hiçbir uzvunu oynatmazsın. Yalnız kalbini düşünerek oturursun. Kalbin şeklini, anatomik yapısını düşünmezsin. Çünki, kalbin yerini düşünmek lâzımdır. Kalbin kendisini tesavvur etmek, hâtırlamak lâzım değildir. Allah ismini, kalbin bulunduğu yerde hâtırlarken, hiçbir şeye benzemez diye düşünürsün! Allahü teâlânın sıfatlarını da düşünmezsin. Hâzır ve nâzır olduğunu dahî düşünmezsin. Böylece, Zât-i teâlâ yüksekliğinden; sıfatlara düşmemiş olursun ve çoklukda tekliği görmek derecesine inmezsin. Mahlûkları görüp, bunlara bağlı kalıp avunarak, hiçbirşeye benzemiyen varlığa bağlanmakdan mahrûm kalmıyasın. Çünki mahlûklarda görülen, anlaşılan herşey, o olamaz. Çoklukda görülenler, bir olanı görmek olamaz. Hiçbirşeye benzemiyeni, bilinen, anlaşılan şeylerin dışında aramak lâzımdır. Ayrılmıyan, bölünmiyen, hiç değişmiyen birşey, çok olan, başka başka olan şeylerde bulunamaz. Zikir ederken, bir Velînin görünüşü, kendiliğinden hâsıl olursa, o görünüşü de kalbde durdurmalıdır. Böylece zikre devâm etmelidir. Velî dediğimiz zât, Allahü teâlâya kavuşduran yolu gösterendir. Yolda, ondan yardım, imdâd gelen zâtdır. Yoksa cübbe, külâh, diploma edinip, şeyh efendi olarak köşede oturan câhil değildir. Âdetlere, gösterişlere, yaldızlı sözlere aldanmamalıdır. Evet, kâmil ve mükemmil bir zâtdan, bereketlenmek, fâidelenmek için elbise, çamaşır gibi şey almak, onu inanarak ve saygı ile kullanmak çok fâide ve feyz verir. Fekat, veren olgun, alan uygun olmak lâzımdır.
Bu yolda rüyâlara güvenmemeli, kıymet vermemelidir. Bir kimse, rüyâda, kendini devlet başkanı görse, yâhud kutub, Velî olduğunu görse, uyanık iken de böyle olmuş değildir. Uyku içinde değil, uyanık iken böyle olmak lâzımdır. Uyanık iken kavuşulan şeyler kıymetlidir. Şunu iyi bilmeli ki, zikrin fâideli olması ve bunun tesîr etmesi için, islâmiyyete yapışmak lâzımdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi inanmak, farzları, sünnetleri yapmak ve harâmlardan, şübhelilerden kaçınmak elbette lâzımdır. Bunları Ehl-i sünnet âlimlerinden ve bunların kitâblarından öğrenmelidir.
Vesselâm.
Nemâz kalbi temizler, kötülükden men eder.
Münevver olamazsın, nemâzın kılmadıkça!
Bu mektûb, mîr Muhammed Numân Bedahşînin çocuklarından birine yazılmışdır.
Zikir anlatılmakda ve lüzûmlu nasîhatler verilmekdedir:
Elhamdü lillahi Rabbilâlemîn, vessalâtü vesselâmü alâ seyyidilmürselîn ve âlihi ve eshâbihittâhirîn ecmaîn.
İyi bil ki, senin seâdetin ve belki bütün insanların seâdeti ve herkesin dünyâ ve âhıret sıkıntılarından kurtulması, sâhibimizin zikri ile olur. Elden geldikçe her zemân zikir yapmalıdır. Ondan bir ân gâfil kalmamalıdır. Cenâb-ı Hakka çok hamd ve şükr olsun ki, her ân zikir etmek, bu büyüklerin yolunda, dahâ başlangıcda nasîb olmakdadır. Sonda kavuşulabilecek nimetler, başlangıcda tatdırılmakdadır. Bunun içindir ki, tesavvuf yolunda ilerlemek isteyenlerin bu yolu seçmeleri en uygundur ve en doğrudur. Hattâ, lâzımdır. Bunun için, sana önce lâzım olan, herşeyden yüz çevirip, bu yüksek yolun büyüklerine bağlanmandır! O büyüklerin kalblerinden, rûhlarından fâidelenmek için yalvarmalısın!
Önce zikir lâzımdır. Zikir, hâtırlamak, anmak demekdir. Göğsün sol tarafındaki kalb, yürek denilen et parçasını düşünürsün. Bu et parçası, gönül denilen hakîkî kalbin yuvası gibidir. ALLAH mubârek ismini, hayâlin ile bu kalb üzerinden geçirirsin. Bu ânda, hiçbir uzvunu oynatmazsın. Yalnız kalbini düşünerek oturursun. Kalbin şeklini, anatomik yapısını düşünmezsin. Çünki, kalbin yerini düşünmek lâzımdır. Kalbin kendisini tesavvur etmek, hâtırlamak lâzım değildir. Allah ismini, kalbin bulunduğu yerde hâtırlarken, hiçbir şeye benzemez diye düşünürsün! Allahü teâlânın sıfatlarını da düşünmezsin. Hâzır ve nâzır olduğunu dahî düşünmezsin. Böylece, Zât-i teâlâ yüksekliğinden; sıfatlara düşmemiş olursun ve çoklukda tekliği görmek derecesine inmezsin. Mahlûkları görüp, bunlara bağlı kalıp avunarak, hiçbirşeye benzemiyen varlığa bağlanmakdan mahrûm kalmıyasın. Çünki mahlûklarda görülen, anlaşılan herşey, o olamaz. Çoklukda görülenler, bir olanı görmek olamaz. Hiçbirşeye benzemiyeni, bilinen, anlaşılan şeylerin dışında aramak lâzımdır. Ayrılmıyan, bölünmiyen, hiç değişmiyen birşey, çok olan, başka başka olan şeylerde bulunamaz. Zikir ederken, bir Velînin görünüşü, kendiliğinden hâsıl olursa, o görünüşü de kalbde durdurmalıdır. Böylece zikre devâm etmelidir. Velî dediğimiz zât, Allahü teâlâya kavuşduran yolu gösterendir. Yolda, ondan yardım, imdâd gelen zâtdır. Yoksa cübbe, külâh, diploma edinip, şeyh efendi olarak köşede oturan câhil değildir. Âdetlere, gösterişlere, yaldızlı sözlere aldanmamalıdır. Evet, kâmil ve mükemmil bir zâtdan, bereketlenmek, fâidelenmek için elbise, çamaşır gibi şey almak, onu inanarak ve saygı ile kullanmak çok fâide ve feyz verir. Fekat, veren olgun, alan uygun olmak lâzımdır.
Bu yolda rüyâlara güvenmemeli, kıymet vermemelidir. Bir kimse, rüyâda, kendini devlet başkanı görse, yâhud kutub, Velî olduğunu görse, uyanık iken de böyle olmuş değildir. Uyku içinde değil, uyanık iken böyle olmak lâzımdır. Uyanık iken kavuşulan şeyler kıymetlidir. Şunu iyi bilmeli ki, zikrin fâideli olması ve bunun tesîr etmesi için, islâmiyyete yapışmak lâzımdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi inanmak, farzları, sünnetleri yapmak ve harâmlardan, şübhelilerden kaçınmak elbette lâzımdır. Bunları Ehl-i sünnet âlimlerinden ve bunların kitâblarından öğrenmelidir.
Vesselâm.
Nemâz kalbi temizler, kötülükden men eder.
Münevver olamazsın, nemâzın kılmadıkça!
- Dosya ekleri
-
- mekke4.jpg
- (4.49 KiB) 596 kere indirildi
En son dilaverkizak tarafından 02 Tem 2009 16:08 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
- YOKLUK KAPISI
- Mesajlar: 30
- Kayıt: 23 May 2009 21:10
Re: dilaverkizak kardeşime
Selam, ehli sukut üzerine olsun.
EY YOKLUK KAPISI !
SENİN AHVALİN HEP BÖYLEMİDİR
ATTIĞIN GÜLLER TAŞAMI DÖNER
KARDEŞİNİN AKTARIMINI, YAĞMUR MİSALİ RAHMETE BENZETMİŞSİN
ALLAH RAZI OLSUN DEYİP, DEĞER KIYMET VERMİŞSİN
BAK,YAĞMUR DOLUYA, RAHMET GADABA DÖNMÜŞ
SEN HALA, HALK AŞIĞI GİBİ ATIŞIRMISIN
BİZ SENİ, HAKK AŞIĞI BİLİRDİK
NİYE SAPTIRIP DENSİZLİK EDERSİN, BE YOKLUK KAPISI
BİZ SENİ SIRATTA DENGELEDİK
HAL BULASIN DİYE,MEYDAN VERDİK
LA MEKAN LA MEKAN DEYİP,MAKAMMI ARAR SORARSIN
MAKSADIN TEVHİD İLE BİRLEDİN
EDEBİYATLA SÖZÜ İKİLEME
ÖFKEYE MEYDAN VERME
FİTNEYİ UYANDIRMA
PİŞMEDİYSE UZATMA YAKARSIN
BİR ADIM ÖTESİ ATEŞTİR
BİLMEZMİSİN FAİŞ SÖZLER KÜLLİYEN ŞER DİR
HAKK OLAN SUKUNETTİR
GEL BU KELAMI HASIL EYLE
SELAMETLE NİHAYETİNE ERDİR
NE CEVAP VER, NEDE CEVAP VERDİR
DAVAYI HAKİMULADL'A BIRAK
BİLİRSİNKİ O, HEM ALİM,HEM SEMİİ VE DAHİ BASİR'DİR
DİLEDİĞİ KÜLLİ ŞEY ÜZERİNDE KADİRİ MUTLAKTIR.........
HASILIKELAM HAAASSETEN VESSELAM.
EY YOKLUK KAPISI !
SENİN AHVALİN HEP BÖYLEMİDİR
ATTIĞIN GÜLLER TAŞAMI DÖNER
KARDEŞİNİN AKTARIMINI, YAĞMUR MİSALİ RAHMETE BENZETMİŞSİN
ALLAH RAZI OLSUN DEYİP, DEĞER KIYMET VERMİŞSİN
BAK,YAĞMUR DOLUYA, RAHMET GADABA DÖNMÜŞ
SEN HALA, HALK AŞIĞI GİBİ ATIŞIRMISIN
BİZ SENİ, HAKK AŞIĞI BİLİRDİK
NİYE SAPTIRIP DENSİZLİK EDERSİN, BE YOKLUK KAPISI
BİZ SENİ SIRATTA DENGELEDİK
HAL BULASIN DİYE,MEYDAN VERDİK
LA MEKAN LA MEKAN DEYİP,MAKAMMI ARAR SORARSIN
MAKSADIN TEVHİD İLE BİRLEDİN
EDEBİYATLA SÖZÜ İKİLEME
ÖFKEYE MEYDAN VERME
FİTNEYİ UYANDIRMA
PİŞMEDİYSE UZATMA YAKARSIN
BİR ADIM ÖTESİ ATEŞTİR
BİLMEZMİSİN FAİŞ SÖZLER KÜLLİYEN ŞER DİR
HAKK OLAN SUKUNETTİR
GEL BU KELAMI HASIL EYLE
SELAMETLE NİHAYETİNE ERDİR
NE CEVAP VER, NEDE CEVAP VERDİR
DAVAYI HAKİMULADL'A BIRAK
BİLİRSİNKİ O, HEM ALİM,HEM SEMİİ VE DAHİ BASİR'DİR
DİLEDİĞİ KÜLLİ ŞEY ÜZERİNDE KADİRİ MUTLAKTIR.........
HASILIKELAM HAAASSETEN VESSELAM.
İNNELLAHE ALA KÜLLİ ŞEY'İN KADİR
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: dilaverkizak kardeşime
Deşmeden dökmezse eteklerindeki taşları neye yarar... madeni lal olsa neye yarar illa rufaiyi deşmek lazım..... yazmışsınız ebedden daim eyleye yola baş koyanlara ... rufaidir her daim daireyi çember eden.... kadiri nakşi bedevi dusuki hep iç içe çember halkalanır rufaide... şeriat ölçüsüyle her daim dengede gider... baş son son baş olmuşken kimi soldan kimi sağdan girer yola .... rufai dairenin ortasındadır... nazar eder kutuplar... devran olur derviş hu dedikçe etrafta nuhakkak vardır allah diyen.... vesselam allah razı olsun kardeşim ne güzellikler dökmüşsünüz......
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.