Miraç'ın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem )Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, her türlü noksandan münezzehtir..(İsra Suresi Ayet :1)
Hz. Enes radıyallahu anh Mâlik İbnu Sa'sa'a radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, onlara, Mirac'a götürüldüğü geceden anlatarak demiştir ki: - "Ben Ka'be'nin avlusunda Hatîm kısmında -belki de Hıcr'da demişti- yatıyordum. (Bir rivayette şu ziyade var: Uyku ile uyanıklık arasında idim.) - Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. -Bu sözüyle boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı kasdetti.- Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla (ve hikmetle) dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu. - Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak'tı. Ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril aleyhisselâm beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi. "Gelen kim?" denildi. "Cibril!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed aleyhissalâtu vesselâm!" ."Ona Mirac daveti gönderildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!" denildi. Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Adem aleyhisselam'ı gördüm. "Bu babanız Adem'dir! Selam ver O'na!" dendi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra bana: "Salih evlad hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Kapıyı çaldı. Yine aynı soruları sordular ve aynı cevabı alarak, bizi güzelce karşıladılar. Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Yahya ve Hz. İsa aleyhimâsselam ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Hz. Cebrail: "Bunlar Hz. Yahya ve Hz. İsa'dırlar, onlara selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Onlar da selamıma mukabelede bulundular. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Üçüncü semada Hz. Yusuf aleyhisselam'la karşılaştık. Cebrail: "Bu Yusuf'tur! Ona selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra Cebrâil beni dördüncü semaya çıkardı. Üçüncü semada Hz. İdris aleyhisselam ile karşılaştık. Hz. Cebrâil: "Bu İdris'tir, ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti. Beşinci semada Hârun aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail aleyhisselam: "Bu Hârun aleyhisselâm'dır. Ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu. Sonra Cebrail beni yükseltti ve altıncı semaya geldik. Altıncı semada Hz. Musa aleyhisselam ile karşılaştık. Hz. Cebrail: "Bu Hz. Musa'dır! Ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu. Ben onu geçince ağladı. Kendine: "Niye ağlıyorsun?" denildi. "Çünkü dedi, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu. Onun ümmetinden cennete gidecekler benim ümmetimden cennete gideceklerden daha çok!" dedi. Sonra beni yedinci semaya çıkardı. Yedinci semada Hz. İbrahim aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail: "Bu baban İbrahim'dir, ona selam ver!" dedi. ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra: "Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Sidretü'l-Müntehâ'ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen'in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrail aleyhisselâm bana: "İşte bu Sidretü'l-Müntehâ'dır!" dedi. Burada dört nehir vardı: İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir. "Bunlar nedir, ey Cibrîl?" diye sordum. Hz. Cebrâil: "Şu iki batıni nehir cennetin iki nehridir. Zahiri olanların biri Nil, diğeri Fırat'tır!" dedi. Sonra bana el-Beytü'l-Ma'mur yükseltildi. Sonra bana bir kabta şarap, bir kapta süt, bir kapta da bal getirildi. Ben sütü aldım. Cebrail aleyhisselâm: "Bu (aldığın), fıtrat(a uygun olan)dır, sen ve ümmetin bu fıtrat (yaratılış) üzerindesiniz!" dedi. Resûlullah (SAV) devamla dedi ki: "Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselâm'a uğradım. Bana: "Ne ile emrolundun?" dedi. "Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim. "Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Benî İsrail'e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselâm'a tekrar uğradım. Yine: "Ne ile emrolundun?" dedi. "Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim. "Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi. Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam'a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa'ya uğradım. Yine: "Ne ile emredildin?" dedi. "Her gün beş vakit namazla!" dedim. "senin ümmetin her gün beş vakit namaza da tâkat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi. "Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah'ın emrine teslim oluyorum!" dedim. Musa aleyhisselâm'ı geçer geçmez bir münadi (Allah adına) nida etti: "Farzımı kesinleştirdim, kullarımdan hafiflettim de! Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı. "Ey Cebrail! Bunlar da kim?" diye sordum. "Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir."Ebu Davud, Edeb40, (4878,4879).
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mirac gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Bu karınların içi yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışardan gözüküyorlardı. Ben: "Ey Cibril bunlar kimlerdir?"diye sordum. "Bunlar faiz yiyenler!" dedi." (Kütüb-ü Sitte 6655 nolu-Hadis)----
Katâde (merhum), şu ayet hakkında: "Onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem 57). Hz. Enes (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'an şu rivayeti yaptığını belirtir: "Ben Mirac'ta iken dördüncü kat semâda Hz. İdris (aleyhi's-selam)'i gördüm." Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3156). Resûlullah (SAV) efendimiz, Mekke şehrinden, Kudüsteki Mescidi Aksâya geldikleri zaman, peygamberlerin rûhları, insan şekillerinde orada hazır bulundu. Bir anda Kudüsten yedinci göğe kadar, bilinmeyen bir mîrâc ile çıkarıldı. (Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî)
Mirâc gecesi bir cemâate uğradım. Önlerine nefis yemekler koymuşlar. Bir yanda da leş duruyor. O nefis yemekleri bırakmış, leş yiyorlardı. Bunlar kimlerdir? dedim. Cebrâil aleyhisselâm; Bunlar, helâli terk edip, harama meyl eden erkek ve kadınlardır. Helâl malları varken, haram yiyen kimselerdir dedi. (Hadîsi şerîf-Meâricün Nübüvve)
Mirâca götürüldüğüm gece, Cennette bir seviyeden yüksek yapılmış köşkler gördüm. Dedim ki: Yâ Cebrâil! Bunlar kimin içindir? Buyurdu ki: Öfkesini yutanlar ve insanları affedenler içindir. (Hadîsi şerîf -Râmûzül Ehâdîs)
Beş vakit namaz mirâc gecesi farz oldu. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, mirâcda cennetleri ve cehennemleri ve Allahü teâlâyı gördü. Yalnız bu görmesi, dünyâ görmesi ile değil, âhiret görmesi ile oldu. Çünkü o gece zaman ve mekân çevresinden dışarı çıktı. Bu görmeğe dünyâda gördü demek, mecâz olarak denilmiştir. Dünyâdan gidip gördüğü ve yine bu dünyâya geldiği için böyle denilmiştir.
(İmam-ı Rabani