1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
MERHABA EY ŞEHR-İ KUR'AN MERHABA !
Gönderilme zamanı: 10 Ağu 2009 10:37
gönderen YOKLUK KAPISI
.......
Re: MERHABA EY ŞEHR-İ KUR'AN MERHABA !
Gönderilme zamanı: 12 Ağu 2009 10:40
gönderen YOKLUK KAPISI
.......
Re: MERHABA EY ŞEHR-İ KUR'AN MERHABA !
Gönderilme zamanı: 12 Ağu 2009 17:43
gönderen dilaverkizak
selam cümle mümin müminatadır... selam çoğuldur vermek sünnet almak farzdır... verilme şartları adapları saireleri ile muteberdir...
Cümle fiillerin faali kadiri mutla c.c. hamd olsun resulu zişan s.a.v ve ehli beytine sonsuz salatu selamlar olsun....
Ramazan ahir zamanda herkez mevlayı t.a.lanın dilemesiyle,lutf keremiyle vede ihsanıyla tutulur tutturan o olunca ne tutana nede tutmayana diyecek bahs olmaz. tutan onun rızası emri için tutar ne tutana ne tutmayana dil değmez değemez,sadece kalpten buğz edilir... kimin nice tuttuğu bilinmez... islam sancağı şiarı altında yaşıyan müslüman toplumun ramazanı mübarek ola türkiye cumhuriyeti islamdır... sofralar ve sohbetler nimettir veren rezzakı mutlak c.c. dır. firavun sofrası diye yorumlamamalı çevrenizde yaşananlar kitle iletişim araçlarından gördüp duyduklarınız yorum yapmayınız... kimin ne olduğunu ne olacağını ancak mevla t.a.la bilir iş sonda başa bağlıyken başlangıç sona bakar...
kişi kendi hal sıfatlarına bakıpta kendini muhammedi ahlak çerçevesinde yerini belirleyince başkasında hata aramaklıktan görmeklikten geçer... imdi ey kardeş bir zat oruç tutar 365 gün yemez yedirirken ahir zamanda günde 1000 rekat namaz kılarken hacca 100 kere giderken hiç kalp kırmazken sonuna bakar sual eder münker nekir ma rabbike men dinike men kitabike men resulike men kıbletike işte iman hareketlerde fillerde değil gönüllerde dilde 72 fırka bir küçük inanışta bir minik sözden cehennemlik kafirken şimdi ehli kıbleyi ehli müslümü kitaplı dini islam şiraında yaşayan müslümana bu şiiriniz yanlışlıklar benlikler ilimsizlik kokmakta daha öncede yazdık defaten ama önümüz kesildi peki dedik kıvırdık ama kıvırıcak yerimiz kalmadı gönlümüzden geleni yazdık bizim gibi zavallı bilgisiz okurda başka şeylere yorarsa hem sizde hemde bu site yöneticisine vebal bulaşmazmı dedi deli gönül tavırlarınızda yumuşaklık isyan yerine hoşgörülük kokusu yaysanız bakın mevlanaya pire bakın rufailere kim olursan ol binkerede yüzbinkerede hataya galata düşsen yinede gel demiş testiyi vermişler ateşe yamuk yılık çıkmış kırmışlar yılmadan kendi çamurlarından vermişler gene gene pişirmişlerken muhammed mustafa s.a.v efendimizin amcası hz.hamza r.anh mızrak atan vahşi r.anh peygamberimizi görmekle şereflenip dini islamla müşerref olup ashab r.anh olurken ahir zamanda acımasız olmayalım kardeşlik ........
tuttuğumuz eteklerde birilerinin eteğinden tutarken neyimize güvenicez ya yukardaki ya daha yukardaki etekten silkelerse baktım cihana derler cüneyd k.s bile kıldığı günde 4000 rekat namaza değil bir gece kalkıp kıldığı 2 rekate belki derken bizler kimiz.... sevdirelim ramazanı islamı sözlerle yazılarla.... sevişmedikçe cennete giriş olmayan 4 unsurun üzerindeki yaradanın vedud esmasının tecellesinin zıllı yansımadıkça seven veya sevilen olmadıkça ulaşılamayan menzilde varmış gibi varamayanlara bakmak doğru değil... ben yanmışım mahf olmuşum gıbta ile yapanlara bakarken başkasının halinden bana ne.....
vesselam....
bakalım mızraklı ilmihalde ne nakl etmiş müsanif orucu tutanların bayramını okuyalım bizim yerimiz neresi belirleyelim ahir zamanda bırakalım onu bunu allah muhafaza güzel süslü süluslu bir söz edicez diye imanı götürücü sözden sakınalım ilimsiz cehalet karanlığında yürümeyelim ....
Ve dahi oruç tutanlar üç nevidir: Cahiller(in) orucu, âlimler(in) orucu, enbiyaların) orucu. Cahiller orucu; yemezler, içmezler, cima etmezler, gayrı masiyeti (diğer günahları) işlerler. Âlimler orucu; yemezler, içmezler, cima etmezler, gayrı masiyeti de işlemezler. Enbiya orucu; onlar şüpheli olan şeylerden kaçarlar.
Oruç tutanların bayramı üç nevidir: Cahiller(in) bayramı, âlimlerin) bayramı, enbiya ve evliya(nın) bayramı. Ve cahiller bayramı; akşam oldukta iftar ederler, istediklerini yerler ve içerler, "bizim bayramımız budur" derler. Âlimler bayramı; akşam oldukta iftar ederler, "eğer Âllahu azimü'ş-şan tuttuğumuz oruçtan razı oldu ise bizim bayramımız budur, eğer razı olmadı ise bizim halimiz nice olur?" deyü tefekkür ederler. Amma enbiya ve evliya bayramı rü'yetullahtır (Allah'ı görmektir), onlar Allahu azimü'ş-şan'ın rızasına müştakdırlar.
Re: MERHABA EY ŞEHR-İ KUR'AN MERHABA !
Gönderilme zamanı: 15 Ağu 2009 09:59
gönderen YOKLUK KAPISI
.......
Re: MERHABA EY ŞEHR-İ KUR'AN MERHABA !
Gönderilme zamanı: 21 Ağu 2009 08:56
gönderen dilaverkizak
Rabbım Cümlemizi Hidayet Eyleye Hidayet Eylediği Kullarından Eyleye.... Rabbimiz t.a.la janjanlı cafcaflı edebi sözlerden anlamsız şiir uslublardan muhafaza eyleye benlik kapısına sokmaya, ancak rabbimize yönelen ona teslim olan ona tevekkül edenlerden eyleye... hidayet lütf kerem ancak ondan ... rabbim benlik davasına düşürüp sanal alemlerde uçurupta kendimizi makam mevkii mertebe sahibi gösteretmeye çivili atıflı kelamlardan uzak tuta... mübarek ramazanı şerifte cümlemizi avf mahfiret ede...... ne güzel demiş imamı rabbani k.s. rüyalara inanma takılma diye elhamdülillah zaten uykudayız rüyadayız rüyada rüya görmek sonra gerçek görmek ne kadar yanlış... rabbim muhafza eyleye.... Şimdi ilim ehli yazılandaki yazılanı anlar kalp onu istesede isteyen o isteten o ancak o bilir..... amma burda yazıyorsan ve hakka değil halka açılıyorsan kelimelerine dikkat et... mürekkeb yalayan anlar hali.... kişi bazen hakka denmesi gerekeni hakla yönelir ondan ona söyler ama burası forum halka açık hakka karşı duygularını halka açarsan ve uslubun yanlış ama sence doğru ise işte o kötü bak hallaça enel hak dedi kelleden oldu zahir ilme tabi olup haddi cezayı verende mükafatlandırıldı ceza yiyende... o sekir halindeydi.... neyse allahu t.a.la bize hidayet etsin ıslah etsin bizim yerimiz makamımız mevkimiz derecemiz belli en allta dereki arzda... derecei arşda olanlara aşk olsun amma bu ruh bu bedende oldukça EHLİ SÜNNET VELCEMAAT'E AYKIRI İLMEN KASD MANA EYLENEN HER YERDE DİKİLİRİM.... Önce İlim....
bana izinli değilim gibi kelimeler yazmıyacaktınız hanım efendi,,, size daha önce yazdım hatırı kırılmayacak kişiler rica etti geri aldık resimler koyduk sıvazladık şimden sonra o hatırı olanlar kusura bakmasınlar biz susamayacağız silsile kanbağı eyvallah ama ehli sünnet velcemaat ilim herşeyin başı ve yazıp birdaha bu siteye girmeyeceğiz. siz şimdi istediğiniz yere varın ahir zamanda kıyamet neden kopacak bilirmisin süslü kelimelerden şiirlerden her cahilin tasavvuftan dem vurmasından... ehli olanları göçüp ehli olmayanların koyun postlarında oturması zalimlerin cahillerin ben ümmüyüm deyip alimlik yapmalarından ... derece ilimle bilgiyle olur ehli sünnet alimlerinin kitaplarını okuyup uymakla peygamberimiz muhammed mustafa s.a.v dünyaya teşrifi ile vahiy bitti... keşfler puslu havatır karışık... 3.ncü binin yenileyicisi mehdi a.s. geliyor ey hat ey hat uyan gaflet .... bırak benlik kapısını süsleme o kapıyı başka isimlerle neden geliyor..mehdi bilirmisin...? ey hat uyan gafletten dinde reformlar olmuş sünnetler unutulmuş bidatler türemiş islam dininde olmayan adetler girmiş herkes alim olmuş camiler çok cemaat az namaz kılanların hepsi tadili erkanı tummaniyyeti terk etmişlikten gelir... ey hat eli kulağında gelir.... şeyhim diye posta oturmuş yolları tıkamış dervişler 2-3 rüya 2-3 hayalat görür ben oldum sanır diye gelir... tasavvufi terimleri ezberleyip caka satan sahte şeyhlerin türediğinden gelir ey hat uyan gafletten sen yapış seyyid babanın evladlarına ilim sahibidirler burda benim gibi günahkar asi hemde ubeydi asi kulla didişeceğine o yüksek makamınızdan inip bizim gibi dereke sahibi zavallı biçarenin derekesine inmeyin vesselam bunlar size yeter sizi bu sitede benlik kapınızla baş başa bırakıp müsade istiyoruz hanım efendi... atış serbest kürsü sizde yazın çala kalem biz söylüyeceğimizi söyledik buraya kadar uslnamayan anlamayana birşey anlatamayız....
size bizden yazmayalım ahmaklık yaparız siz karşı taruza geçtiniz bizde varalım efendimizden yazalım 2.nci binin yenileyicisi İmamı Rabbani K.s. hazretlerinden yazalım ......
YÜZELLİYEDİNCİ MEKTÛB
Bu mektûb, hakîm Abdülvehhâba yazılmışdır.
Allah adamlarının yanına giden kimsenin, kendini boş bulundurması lâzımdır. Böylece, dolu olarak döner. Herşeyden önce, itikâdı düzeltmek lâzım olduğu bildirilmekdedir:
İki kerre buraya kadar yoruldunuz. İkisinde de çabuk kalkdınız. Sohbetin haklarından birkaçını yerine getirmeğe vakt olmadı. Müslimânların bir araya gelmesi, yâ istifâde etmek veyâ fâide vermek içindir. Bu ikisinden biri bulunmıyan topluluğun hiç kıymeti yokdur. Din büyüklerinin yanına boş olarak gelmelidir ki, dolmuş olarak dönülebilsin. Onların acıması, ihsânda bulunması için, boş olduğunu bildirmek lâzımdır. Böylece feyz, ihsân yolu açılır. Dolu gelmek, dahâ doldurarak dönmek iyi olmaz. Çok dolmak, doydukdan sonra, dahâ almak hastalıkdan başka birşey yapmaz. İhtiyâcsızlık, azgınlığa sebeb olur. Hâce Nakşibend (k.s) hazretleri buyurdu ki, (Önce hastanın yalvarması lâzımdır. Sonra, gönlü kırık olan, ona teveccüh eder). Görülüyor ki, teveccühe, ihsâna kavuşmak için, yalvarmak lâzımdır. Böyle olmakla berâber, ilm öğrenmekde olan bir tâlib gelip, size göndermek için mektûb isteyince, onun böyle gelmesini bir hak sayarak, bu hakkı ödemek lâzım olduğunu düşündüm. Geçmişdeki haklarınızı ve şimdiki hakkı karşılamak için, vakt ve hâle göre, birkaç kelime yazarak gönderiyorum. Herşeyin doğrusunu Allahü teâlâ bildirir. Herkesi doğru yola kavuşduran ancak Odur.
Ey mesûd kardeşim!
Bize ve size herşeyden önce lâzım olan, itikâdı Kitâba ve sünnete uygun olarak düzeltmekdir. Doğru yolun âlimlerinin, (Allahü teâlâ onların çalışmalarına iyi karşılıklar versin!) Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladıklarına ve bildirdiklerine uygun olarak itikâd etmek lâzımdır. Çünki, Kitâbdan ve sünnetden bizim ve sizin anladıklarımızın hiç kıymeti yokdur. Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymak lâzımdır. Bizim anladıklarımız, Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymuyor ise, hiç kıymeti olmaz. Çünki her bidat sâhibi, ve doğru yoldan kayarak dalâlete düşenler, sapık bilgilerini ve bozuk işlerini, Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladıklarını ve bu iki kaynakdan çıkardıklarını söylemekdedirler. Bu sözleri çok yanlış ve haksızdır.
İkinci olarak hepimize lâzım olan şey, ahkâm-ı şer'ıyyeyi öğrenmekdir. Yanî halâli, harâmı, farzı, vâcibi öğrenmekdir.
Üçüncü olarak hepimize lâzım olan şey, bütün işlerimizi, öğrendiklerimize uygun yapmakdır.
Dördüncüsü, kalbin tasfiyesi ve nefsin tezkiyesidir ki, bu ikisi tesavvuf büyüklerine mahsûsdur (kaddesallahü teâlâ esrârehüm).
İtikâdı düzeltmeden önce ahkâm-ı şer'ıyyeyi öğrenmenin hiç fâidesi olmaz. Bu ikisi birlikde düzelmedikce de, ibâdetlerin fâidesi olmaz. Bu üçü birlikde yapılmadıkca, tezkiye ve tasfiye hiç yapılamaz. Bu dört temel vazîfe, yardımcıları ve temâmlayıcıları ile birlikde yapılmalıdır. Meselâ, farzlar, sünnetleri ile birlikde yapılmalıdır. Farzların yardımcısı ve temâmlayıcısı, sünnetlerdir. Bunlardan biri yapılmadıkca, geriye kalan herşey lüzûmsuzdur ve fâidesizdir. Böyle lüzûmsuz şeylere, (Mâlâyanî) denir. Hadîs-i şerîfde, (Bir kimsenin müslimânlığının güzelliği, mâlâyanîden kaçması ve lüzûmlu şeyleri yapması ile anlaşılır) buyuruldu. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın izinde yürüyenlere selâm olsun (aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vettehıyyât)!