Namaz hem ibadet, hem ticaret, hem nezakettir
Gönderilme zamanı: 26 Ağu 2010 12:15
Namaz hem ibadet, hem ticaret, hem nezakettir
Dalga dalga semaya yükselen, şu ulvi seda, ezan-ı Muhammedi, akıl almaz fezanın derinliklerinde hızla yol alırken bir yıldızdan bir yıldıza çarparak, gönül rüzgarları halinde, kalbin derinliklerinde makes bulup, saadet sırlarının kapısını aralamaktır.
„Leyl-i bi mehtaba avizedir nur cemalin“
„Nev-i beşere ne lütf-u İlahidir Miracın“
diye başlayan dizilerde, kul olmanın şerefi, ALLAHu Teala'nın yüksek bir hediyesi olan namazı kabul etmekle başlamıştır.
Kalbin huzur ve sururu bu gönül rüzgarlarından beslenip, tevazu, fazilet, mahfiyet, muhabbet gibi yüksek hasletler, namazın hakikatında,derc edilmiştır..
Bu gönül rüzgarları, Rab ile kul arasındaki mesafeyi kisaltıp namazın
secdesindeki en yakın halidir.
Bu rüzgarlar kalbe dolduğu an, namazın kıyamında, ezel ve ebed sultanının önünde elpençe durup acizliğini fakirliğini arz etmekle, şereflenmektir..
Bu rüzgarlardan ferahlanan insanlar, namazın binler hakikatindan Rabbin huzurunda günde beş defa halini arz edip, varlığım sendendir, gücüm sendendir, hayatım sendendir, nefesim sendendir der, kul olmanın zevkiyle iftihar eder.
Namaz dinin direği hakikati, bu gönül rüzgarlarinın icra sahasında, mükemmelliğin
zirvesidir.
Bir an, hayalinizi, gönderin asr-ı saadete, bakın, namazın o insanlarin gönlünde nasıl yer etmiş ki, savaşlar bile namaz kılmamak icin, bir engel olamamış, vakti adeta beklerlerdi. Bu Resulun gönlüne esen bu gönül rüzgarlarindan tam dolmanın halidır..
Namaz hakikatı,öyle bir kuvvettir ki Arş ile Ferşi birbirinden ayıran o ince çizginin sahibine, hayret ve muhabbetle secde etmektir ..
Karanlıklar dehlizini, kabrin zulümatını, haşir sabahının dehşetini , halledebilmek, ancak Resul-u Zişanın gönlünden akseden o ulvi rüzgarların namaza dönüşmesi ve ruh dünyamizin esma-i Ilahiyeye hayranliğmizi artirmakla olalbilir..
Üstat Bediuzzaman Hz.nin dediği „ her bir namazın vakti, mühim bir inkilap başi olduğu gibi azim bir tasarruf-u Ilahiyenin ayinesi olup, yani bir alemi kapayıp yeni bir alemi açan sonsuz kudret sahibinden o vakitlerde gönül rüzgarlarından dolmak, esinlenmek, imani tazelemek ki bu namazlar kabir aleminde bir bahçeye dönüşmenin şifresidir.
Daralan ruh dünyamızda, şikayelerin üst üste gelmesi, köpüklerin içinde, boğulup, ulvi rüzgarların namaza dönüşmemesindendir..
Bu rüzgarlardan tam istifade edebilmek., namazın kutsiyetini anlayip Cenab-ı Hakka binler hamd-ü sena ile başını secdeye mıhlamak dileğiyle ..
Ahmet Soytürk
Dalga dalga semaya yükselen, şu ulvi seda, ezan-ı Muhammedi, akıl almaz fezanın derinliklerinde hızla yol alırken bir yıldızdan bir yıldıza çarparak, gönül rüzgarları halinde, kalbin derinliklerinde makes bulup, saadet sırlarının kapısını aralamaktır.
„Leyl-i bi mehtaba avizedir nur cemalin“
„Nev-i beşere ne lütf-u İlahidir Miracın“
diye başlayan dizilerde, kul olmanın şerefi, ALLAHu Teala'nın yüksek bir hediyesi olan namazı kabul etmekle başlamıştır.
Kalbin huzur ve sururu bu gönül rüzgarlarından beslenip, tevazu, fazilet, mahfiyet, muhabbet gibi yüksek hasletler, namazın hakikatında,derc edilmiştır..
Bu gönül rüzgarları, Rab ile kul arasındaki mesafeyi kisaltıp namazın
secdesindeki en yakın halidir.
Bu rüzgarlar kalbe dolduğu an, namazın kıyamında, ezel ve ebed sultanının önünde elpençe durup acizliğini fakirliğini arz etmekle, şereflenmektir..
Bu rüzgarlardan ferahlanan insanlar, namazın binler hakikatindan Rabbin huzurunda günde beş defa halini arz edip, varlığım sendendir, gücüm sendendir, hayatım sendendir, nefesim sendendir der, kul olmanın zevkiyle iftihar eder.
Namaz dinin direği hakikati, bu gönül rüzgarlarinın icra sahasında, mükemmelliğin
zirvesidir.
Bir an, hayalinizi, gönderin asr-ı saadete, bakın, namazın o insanlarin gönlünde nasıl yer etmiş ki, savaşlar bile namaz kılmamak icin, bir engel olamamış, vakti adeta beklerlerdi. Bu Resulun gönlüne esen bu gönül rüzgarlarindan tam dolmanın halidır..
Namaz hakikatı,öyle bir kuvvettir ki Arş ile Ferşi birbirinden ayıran o ince çizginin sahibine, hayret ve muhabbetle secde etmektir ..
Karanlıklar dehlizini, kabrin zulümatını, haşir sabahının dehşetini , halledebilmek, ancak Resul-u Zişanın gönlünden akseden o ulvi rüzgarların namaza dönüşmesi ve ruh dünyamizin esma-i Ilahiyeye hayranliğmizi artirmakla olalbilir..
Üstat Bediuzzaman Hz.nin dediği „ her bir namazın vakti, mühim bir inkilap başi olduğu gibi azim bir tasarruf-u Ilahiyenin ayinesi olup, yani bir alemi kapayıp yeni bir alemi açan sonsuz kudret sahibinden o vakitlerde gönül rüzgarlarından dolmak, esinlenmek, imani tazelemek ki bu namazlar kabir aleminde bir bahçeye dönüşmenin şifresidir.
Daralan ruh dünyamızda, şikayelerin üst üste gelmesi, köpüklerin içinde, boğulup, ulvi rüzgarların namaza dönüşmemesindendir..
Bu rüzgarlardan tam istifade edebilmek., namazın kutsiyetini anlayip Cenab-ı Hakka binler hamd-ü sena ile başını secdeye mıhlamak dileğiyle ..
Ahmet Soytürk