Talip ve müşahede hakka vuslat...
Gönderilme zamanı: 04 Ağu 2010 14:06
Hakk kişinin gönlüne iman verirse eğer; kendini o kişiye aşikâr eyler! Kişinin gönlüne Hakk iman vermez ise eğer, kişi Hakk'tan ve hakikatten habersiz olur. İman var ise kişide mânâ gözü ile Hakk'ı müşahede eder. Kişide iman yok ise eğer mucize bile görse, imansızlığı sebebiyle enaniyetiyle kendi kendini Hakk'a perde eder. Böylesi kişiye Hakk'ın hakikati unutturulmuştur böylece unutmuştur kişi Hakk'ı ve O'nun varlığının hakikatini.
Muhabbet dediğimiz yerlerin ve göklerin bir olduğu, Veli kulun dilinden Hakk Teâla'nın kelam buyurduğu bir andan ibarettir ki; bu anda Hakk Teâla'ya talip olan kullar, kişiliklerine ve bütün iradi beklenti durumlarına aşkın, ruhaniyetlerine içkin bütûnsal varlık durumları ile sakinede var iken, Hakk Teâla'yı ilahi kavrayışta müşahede ederler. Bu durum surette kılınan namazın hâli olmasa da namazdan murad edilen gaye olarak namaz hâlidir.
Talip kişi ilahi müşahedede Hakk'ı, varlığının üzerindeki hak sıfatınca müşahede eder. Böylesi muhabbette tecelli eden ilahi nur, ilimde ve hâl dediğimiz ilahi nişan ve mânalarda talip olan kula, talep ettiği Hakk ile yüzleşmesini nasip ettirir. Bu da talip kulun sakinede, varlığının, asli, ilahi ve pek yüce olan O varlığı yani Hakk Teâla'yı suretlere aşkın mâna ve müşahede hâl nişanları üzeri zevk edişi olup; bu biçimde Hakk katı olan kamil insandan edinilen ilm-i ledûn bilgisi, talip kulun irfan bilgisi olur. Ve bizim muhabbet dediğimiz, böylesi biçimde irfan bilgisi edinilen iman, aşk ve sevgi temelli sohbet edilen durumlardır.
Ders-i ilahide talip olan kişilere (mürid), kamil mürşitlerin sonlunun dersi üzerinden sonsuzun dersini vermeleri uygun olur. Lakin aşık olan Hakk taliplerine (murad) sonlunun
dersi verilmeden, sonsuzun dersi verilmesi uygundur. Zaten aşık olan talip kula, sonlular üzerinden sonsuzun müşahedesinden başka ne nasip olur ki! Bâki olanın sıfat, esma ve ayet tavırlarını sonlular üzerindeki fiillerde müşahede etmek, aşık talibin miraç ve ciraç basamaklarından başka bir şey de değildir.
Aşığın hâli ne hoş! Suretler, esmalar, sıfatlar ve ayetler üzerinden fiillerdeki her türlü Hakk tavrı müşahedesi hem bâki olanın hakikati ile yüzleşmedir hem de bâki olanın şahsına birer perde olan miraç ve ciraç basamaklarıdır
talip, nerede olduğunu, nasıl olduğunu kavramak için geçmişi ile yeni varlık durumunu kıyaslamalıdır. Böylece hiç değişmemiş gibi görüken varlığının bir gelişim sürecinde ilahi sıfatlar üzeri dönüştüğünün farkındalığına gelecektir. Talibin, dönüşümünün, gelişiminin ve değişiminin farkındalığına gelişi, yitirmiş olduğu eski kişiliğinden soyunup yeni kişiliğinde kendi varlığının durum tespitini yapması, yolda nereye geldiğinin, nasıl olduğunun durum tespitidir. Talip kişi, şahsını yitirmemiştir;
Muhabbet dediğimiz yerlerin ve göklerin bir olduğu, Veli kulun dilinden Hakk Teâla'nın kelam buyurduğu bir andan ibarettir ki; bu anda Hakk Teâla'ya talip olan kullar, kişiliklerine ve bütün iradi beklenti durumlarına aşkın, ruhaniyetlerine içkin bütûnsal varlık durumları ile sakinede var iken, Hakk Teâla'yı ilahi kavrayışta müşahede ederler. Bu durum surette kılınan namazın hâli olmasa da namazdan murad edilen gaye olarak namaz hâlidir.
Talip kişi ilahi müşahedede Hakk'ı, varlığının üzerindeki hak sıfatınca müşahede eder. Böylesi muhabbette tecelli eden ilahi nur, ilimde ve hâl dediğimiz ilahi nişan ve mânalarda talip olan kula, talep ettiği Hakk ile yüzleşmesini nasip ettirir. Bu da talip kulun sakinede, varlığının, asli, ilahi ve pek yüce olan O varlığı yani Hakk Teâla'yı suretlere aşkın mâna ve müşahede hâl nişanları üzeri zevk edişi olup; bu biçimde Hakk katı olan kamil insandan edinilen ilm-i ledûn bilgisi, talip kulun irfan bilgisi olur. Ve bizim muhabbet dediğimiz, böylesi biçimde irfan bilgisi edinilen iman, aşk ve sevgi temelli sohbet edilen durumlardır.
Ders-i ilahide talip olan kişilere (mürid), kamil mürşitlerin sonlunun dersi üzerinden sonsuzun dersini vermeleri uygun olur. Lakin aşık olan Hakk taliplerine (murad) sonlunun
dersi verilmeden, sonsuzun dersi verilmesi uygundur. Zaten aşık olan talip kula, sonlular üzerinden sonsuzun müşahedesinden başka ne nasip olur ki! Bâki olanın sıfat, esma ve ayet tavırlarını sonlular üzerindeki fiillerde müşahede etmek, aşık talibin miraç ve ciraç basamaklarından başka bir şey de değildir.
Aşığın hâli ne hoş! Suretler, esmalar, sıfatlar ve ayetler üzerinden fiillerdeki her türlü Hakk tavrı müşahedesi hem bâki olanın hakikati ile yüzleşmedir hem de bâki olanın şahsına birer perde olan miraç ve ciraç basamaklarıdır
talip, nerede olduğunu, nasıl olduğunu kavramak için geçmişi ile yeni varlık durumunu kıyaslamalıdır. Böylece hiç değişmemiş gibi görüken varlığının bir gelişim sürecinde ilahi sıfatlar üzeri dönüştüğünün farkındalığına gelecektir. Talibin, dönüşümünün, gelişiminin ve değişiminin farkındalığına gelişi, yitirmiş olduğu eski kişiliğinden soyunup yeni kişiliğinde kendi varlığının durum tespitini yapması, yolda nereye geldiğinin, nasıl olduğunun durum tespitidir. Talip kişi, şahsını yitirmemiştir;