bütün kalpler temizdir

İMAN VE İTİKAT İLE İLGİLİ KONULAR
Kullanıcı avatarı
dilaverkizak
Mesajlar: 107
Kayıt: 25 Haz 2009 17:26

bütün kalpler temizdir

Okunmamış mesaj gönderen dilaverkizak »

Bütün Kalpler Temizdir
“Budur ki: Mânâlar kalbden çıktıkları vakit, sûretlerden çıplak olarak hayale girerler; oradan sûretleri giyerler. Hayal ise, her vakit bir sebep tahtında, bir nevi sûretleri nesceder. Ehemmiyet verdiği şeyin sûretlerini yol üstünde bırakır; hangi mânâ geçse ya ona giydirir, ya takar, ya bulaştırır, ya perde eder. Eğer mânâlar, münezzeh ve temiz iseler, sûretler mülevves ve rezil ise, giymek yoktur; fakat, temas var. Vesveseli adam teması, telebbüsle iltibas eder. ‘Eyvah!’ der, ‘Kalbim ne kadar bozulmuş. Bu sefillik, bu hısset-i nefs, beni matrûd eder.’
Şeytan onun şu damarından çok istifade eder.”
İnsan bedeni ve kâinatın ortak işleyişi sonucunda esas hedefin, manaların hasıl edilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Bütün işleyişlerden bedene algılar şeklinde yansıyanlar bedende fizyolojik süreçler sonrasında akıl, muhakeme ve duygular gibi durumları oluşturduktan sonra en son ve tasdik yeri olan kalpte manalara dönüşürler. Bu alan asli manaların alanı olan esma-i İlahiyeye aittir. Her şeyin hakikati olan esmanın varlık alemindeki işleyişlerle ifadesinin ardından aslına dönüşüm sürecinin son basamağı, kalp olmalıdır. Bu nedenle asliyetini muhafaza etmiş ve fıtri yapısı bozulmamış bir kalp çirkinliklere, kötü manzaralara ve sözlere yer vermeyecektir. Burası her şeyin asli ve esmaya ayinedarlık yönünün merkezi gibidir. Ancak, hayal için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir.
Hayal insanın çok hızla işleyen, çevre şartlarından, kulağa gelen ses ya da melodiden, burna gelen kokudan, göze ilişen manzaralardan, kısacası algılardan çok çabuk etkilenir ve duygu durumunu çabuk etkiler. Hayale iyi yönde ve kötü yönde her hangi bir sınır konmamıştır. Bir tasdik makamı, kabul yeri olmadığı için seçicilik olmaksızın her şeyin girip çıkabileceği, sınırları tayin edilmemiş, iyi veya kötü yönde alabildiğine uzanabilecek bir alandır. Burada en güzel manzaralar ve en çirkin görüntüler, aklın ve algıların insan beynine ulaştırdığı verilerden en olmadık halleri dokuyabilecek ve verileri katıp karıştırarak en garip sentezleri oluşturabilecek bir alandır. Bu durumun bir nebze görünür hale getirildiği kurgu filmlerindeki korkunç manzaralar, iğrenç haller, ucube varlıklar anlatmaya çalıştığımız hali müşahhaslaştırmaktadır. Bu tip manzaraların seyredilmesi hayalin bu yönde işleyişine hız vermekte, adeta örnek teşkil ederek işleyişi bu yöne kanalize etmektedir. Bu noktadan hareketle; güzel hayaller kurabilmek için güzel manzaralar seyretmek, hoş sadalara kulak vermek, güzel kokuları teneffüs etmeye çalışmak gerektiğini söyleyebiliriz. Bu fiiller hayallerin kısmen kontrol edilebildiği ve iradenin etkin olduğu alanlardır.
Bununla birlikte hayalin serbestliği ve her alana, her şekle, her surete uyabilecek bulanık ve adeta buharlaşmışlık alanı oluşu hep muhafaza edilmektedir. Bu da imtihanın bir gereği ve insanları meleklerden ayıran önemli özelliklerden bir olmalıdır. Bu haliyle hayal, sürekli çalışan ve her an dış ya da iç uyaranların etkisi ile şekiller oluşturan, bu anlamda hafızada yer alan şekilleri uygun olup olmadığına bakmaksızın bir araya getiren ve bütün bunları her hangi bir sınır ve kural altında hareket etmeksizin yapan bir merkez gibidir. Bilgisayardaki animasyonlara ya da farklı renkte sıvıların bir araya getirildiği bazı tablolardakine benzer bir akışkanlık ve sürekli değişim olduğu için sürekli faklı suretlerin dokunduğu bir tezgaha benzer. Bu belli yönleri ile insanın ve toplumun hayatına zenginlikler katan bir rol de hayale vermektedir.
Mana-madde-mana ya da esma-eşya-esma şeklinde işleyen süreçte melekut aleminden mülke ve oradan insanın algılarına, ruh ve şuur boyutuna ve nihayetinde asıl manaların merkezi ve tasdik yeri olan kalbe doğru süzgeçlerden geçerken işleyişler hayal aleminin arkasında cereyan etmektedir. Hayal algıladığı ve dokuduğu şekillerden önem verdiklerini, daha ön planda saklar ve aslen her hangi bir şekil olmayan mücerred ya da yeni ifade şekliyle soyut olan manalar arka planda geçerken şekiller ve manaları bir şekilde irtibatlandırır ve ruh ya da beyin bunları irtibatlı olarak algılar. Hayal bu irtibatlandırma işlevini tam olarak mananın üzerine geçirebilir ki, bu bir tür giydirmektir. Şekli mananın bir tarafına iliştirir, bu ise takmaktır. Hayal aleminde akıcı olan sureti mananın bir tarafına bulaştırdığı da olur. Bazen de haylin dokuduğu suret manayı tamamen gizleyebilir ve onun önünde perde olabilir. Hayal alemini şeffaf bir televizyon ekranına ve manaları bu ekranın arkasından geçen elbisesiz varlıklara benzetebiliriz. Şeffaf ekranda sürekli görüntüler değişmekte ve aynı zamanda arkadan varlıklar geçerken birbirleri ile irtibatlı gibi, hatta bazen varlıklar şekilleri üzerine geçirmiş gibi gözükmektedir.
İşte şeytanın stratejik alanlarından biri de burasıdır. Hayal alemindeki görüntülerle kalbe ait manaların birbiri ile yakın olmasından istifade ile hayal aleminin çirkinliklerini kalbe aitmiş gibi gösterir. Vesveseli adamı bu noktada avlar. Kalbinin temiz manalarını bu ekrandaki çirkin görüntülerle birlikte görünce, çirkinlikleri manaların üzerinde ve dolayısıyla manaların mahalli olan kalbinde zanneder. Bu durum, lunaparklarda sadece başın geleceği şekilde ayarlanmış resimlerde arkaya geçip fotoğraf çektiren şahısların resimdeki elbiseleri gerçekten giydiklerini düşünmekten farklı değildir. Resmin üzerindeki kan lekesinin şahsın abdestini bozduğunu düşünecek kadar resim ve şahsı özdeşleştirmek gibi komik bir durumdur. Öndeki resimde her türlü bozukluk ve çirkinlik olabilir ancak bunlar resim çektirmek için arkasına geçen şahsa ait özellikler olamaz ve ona bulaşamaz. Aynı şekilde kalpteki manalar temizdir ve çirkinliklerden uzaktır. Çünkü, kalp ayine-i Samed’dir. Bu açıdan bakıldığında “Benim kalbim temiz” lafı anlamsızdır, çünkü asıl ve özlerinde, bozulmamış şekillerinde bütün kalpler temizdir. Çirkin manalar ya da manalara ait çirkinlikler hayal alemindedir. Manaların önünde algılanan hayal aleminin görüntüleri ise dikkat edilmediğinde veya gerçek bilinmediğinde kalbe aitmiş gibi algılanabilir. O zaman komik bir telaş başlar. “Eyvah!” denen an budur. Kişi kalbinin çok bozulduğunu ve nefsin bu alçaklığı ile dinden çıkmış olabileceğini düşünür ve yersiz bir telaşa kapılır. Kötülüğün başlangıç noktası kötü olduğuna inanmaktır. Kendini kötülük kimliği ile algılamaktır. Bu yanlış hemen çözülmezse yerleşik hale gelir. Aynı şekilde kalp hiçbir zaman kötü manaları barındırmaz ve bozulmaz, ancak bozulduğu zannedilir. Bu zan ve yanlış algı ile aslında tertemiz ve mukaddes manaları içeren kalp bozulmuş algılandığı için kişinin nazarında, yani hükmen bozulmuş olur. Bu halde zamanla inançların, hayat tarzına dönüşmesi sürecinden nasibini alır ve artık arka plandaki tertemiz kalp görünmez hale gelir ve katılaşmışlıkla itham edilen halini alır. Bütün bu süreç yanlış bir algının, işleyişi bilmemenin, durumu yorumlayamamanın ve basit bir bilginin eksikliğinin getirdiği noktadır. Bu noktaya gelmiş ferdin sergilediği hal şeytanın seyretmeye doyamadığı bir manzara olmalıdır. Rabb-ı Kerim bizi bu hale düşmekten ve şeytanın sinsice planlanmış oyunlarına gelmekten muhafaza eylesin.
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"

فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
Cevapla