Tüm Aşılar
Gönderilme zamanı: 07 May 2010 13:48
RUTIN OLARAK UYGULANAN ASILAR
1983 yilinda UNICEF (Dünya Çocuklari Yardim Fonu) tarafindan baslatilan "Çocuk Yasatma Devrimi"nin ilkelerinden biri de tüm çocuklari asi ile korunulmasi mümkün, öldürücü ve sakat birakici alti hastalik olan tüberküloz (verem), difteri, bogmaca, tetanoz, çocuk felci ve kizamiktan korumaktir. Ülkemizde bu asilarin uygulanmasina öncelik verilmektedir. T.C. Saglik Bakanligi 1998 yili itibariyle hepatit b asisini da rutin asi takvimi içine almistir.
Aileler çocuklarini bir yasini doldurmadan önce b tipi sarilik, tüberküloz, difteri, bogmaca, tetanoz, çocuk felci ve kizamiga karsi asilatmis olmalidirlar..
Asilar, çocuklari bir çok tehlikeli hastaliktan korur. Asilanmamis çocuklarda beslenme bozuklugu, sakatlik ve ölümler asili olanlardan daha sik görülür.
Rutin Olarak Uygulanan Asilar
BCG (Verem)
Difteri-Bogmaca-Tetanoz
Çocuk Felci (agizdan, canli)
Kizamik
Hepatit B (B tipi sarilik)
Güncel Asilar
Kizamik-Kizamikçik-Kabakulak (MMR)
Hemofilus influenza Tip B (Hib)
Hepatit A (A tipi sarilik)
Asellüler Bogmaca
Çocuk Felci (adale içine, ölü)
Su Çiçegi
Grip (influenza)
Diger
Gelistirilmekte Olan Asilar
Parazit Asilari
AIDS'e karsi asi
Kanser Asilari
Diger
Verem Asisi (BCG)
Verem (tüberküloz) insanligin en eski hastaliklarindan birisidir. Tüberkülozla ilgili bilinen en eski tibbi kayit, milattan bin yil kadar öncesinde yasamis Çinli bilim adami Huang Ti Nei-Ching'e aittir. Arkeolojik arastirmalada bulunan, binlerce yil öncesine ait insan iskeletlerinde, tüberküloza bagli degisiklikler tespit edilmistir. Bu saptamanin ilk örnegi 1908 yilinda Smith ve Ruffer tarafindan Misir'da ortaya çikarilan 3000 yillik mumyada tespit edilen omurga tüberkülozudur. Verem hastaligina neden olan mikrobu ilk kez tanimlayan arastirici Dr. Robert Koch'tur. Bin sekiz yüzlü senelerin ikinci yarisinda yasamis olan ünlü bilim adaminin balgamdan elde ettigi ve tüberkülin adini verdigi süzüntü, günümüzde halen verem hastaliginin teshisinde "PPD" deri testi olarak kullanilmaktadir. Aradan geçen yillar içinde hastaligin tani yöntemleri ve tedavisi konusunda çok büyük ilerlemeler olmasina ragmen tüberküloz, bugün gelmis oldugumuz noktada hala bir halk sagligi sorunu olarak önemini korumaktadir. Hatta son yillarda verem vakalarinda belirgin bir artis meydana gelmistir.
Tüberküloz, özellikle akcigeri tutan, ancak vücudun hemen her organina yerlesebilen, sinsi seyirli bir infeksiyon hastaligidir. Hastaliga neden olan etken Mikobakterium adli mikroptur. Siklikla solunum yoluyla bulasir. Çocuklarda %90 oraninda akcigerlere yerlesir. Ayrica agiz içi, bademcikler, barsaklar ve deriye yerlesmesi de söz konusu olabilir. Hastalik bulastiktan 6 hafta kadar sonra ilk belirtiler görülmeye baslar. 38º C civarinda ates, halsizlik, istahsizlik, hafif öksürük, bazan eklem agrisi görülür. Kuskusuz bu belirtiler sadece verem hastaliginda görülmez. Çekilen akciger röntgeninde sismis lenf bezelerinin tespiti öncelikle verem hastaligini düsündürür.
Tedavi edilmeyen akciger veremi ilerler; akciger zarini, iç organlari, kemikleri ve nihayet beyin zarlarini tutarak menenjit sonucu ölüme yolaçabilir. Tüberküloz hastaliginin tanisi zor, tedavisi uzun süreli, pahali ve zahmetlidir. Tüberküloz menejitte geç tani konulan çocuklarda tedaviye ragmen ölüm ya da agir sakatliklar kaçinilmaz olabilmektedir. Yine her hastalikta oldugu gibi verem hastaligindan korunma da hastaligin tedavisinden çok daha kolaydir.
Verem asisi (BCG), tüberküloz mikroplarina karsi yüksek derecede koruma gücüne sahip bir asidir. Bebek 1 veya 2 aylik oldugunda sol omuzdan deri içine yapilir. Uygulandiktan sonra olusan beyazlik yarim saat içinde kaybolur. Birkaç hafta içinde yara olusur, sekizinci haftada kabuklanir.
Dogumdan sonraki 3 ay içinde herhangi bir arastirmaya gerek olmaksizin BCG asisi yapilabilir. Ancak üç aydan büyük çocuklara PPD testi yapilip negatif bulundugu taktirde asi uygulanir. Test pozitif bulunursa bebek, ileri arastirma, kesin tani ve tedavi için takibe alinir. Saglikli bireylere uygulanan asinin koruma süresi yaklasik 5 yil oldugundan ilkokul 1. sinifta verem asisi tekrarlanmalidir.
Karma Asi (Difteri-Bogmaca-Tetanoz) (DPT)
Difteri, bogmaca (pertusis) ve tetanoz asilarindan olusan bir karma asidir. Rutin asi takvimindeki sirasina uygun olarak yapilir. Bu bölümde her biri ayri ayri ele alinacaktir.
Difteri, bir kaç günlük kukuçka devresi sonrasinda belirti veren, ani seyirli, Korinebakteriyum adli mikrop tarafindan meydana getirilen bulasici bir hastaliktir. Milattan iki yüzyil kadar önceki kayitlarda difteriye ait bilgiler yer almaktadir. Tipik olarak bogazda solunum yollarini tikayabilecek boyutlarda gri beyaz renkli, plakalar halinde bir zar tabakasinin olusumu söz konusudur. Öksürük, nefes darligi ve ates eslik eden belirtilerdir.
Difteri asisi 1923 yilinda Ramon tarafindan gelistirilmistir. Çocuklari asilama programlari 1926 yilindan beri uygulanmakta oldugu halde difteri, 1950'li yillarin basina kadar ölüm nedeni olarak önemini korumustur. II. Dünya savasindan sonra yogun asi uygulamalari sayesinde bu hastalik artik geçmiste oldugu gibi sik görülmemektedir.
Süt çocuklarina karma asi içinde bir iki ay arayla üç kez uygulanir. Son enjeksiyondan 1 yil ve 5 yil sonra tekrar dozlari yapilir. Alti yasindan sonra karma asidaki difteri miktari azaltilarak eriskin dozu (dT) uygulanir. 10 yilda bir tekrarlanir.
Bogmaca, halen çok bulasici, üç dört yilda bir salginlar yapan, ölümcül olabilen bir çocukluk çagi hastaligidir. Solunum yoluyla bulasir ve süt çocuklarinda agir seyreder. Anneden bebegine dogumdan önce koruyucu antikorlarin geçmemesi bu hastalik için özel bir sorun olusturur. Bu durumda erken asilama bogmaca için büyük önem arzeder.
Hastalik, "Bordatella pertusis" adi verilen mikrop tarafindan meydana getirilir. Kuluçka devresi 10-14 gün kadardir. Baslangici belli belirsiz kiriklik ve hafif öksürük seklindedir. Bir iki hafta içinde gelisen, kriz halindeki öksürük nöbetleri çok tipiktir. Gün içinde 30 kez ve herbirinde 10-15 öksürük gözlenebilir. Antibiyotik tedavilerine ragmen sikayetler haftalarca sürebilir. Küçük çocuklarda ölüme yol açabilecegi için özellikle dikkatli olunmasi gerekmektedir.
Bogmaca asisi, karma asi içinde takvime uygun zamanlarda uygulanir. Dört yasindan sonra asiya bagli yan etkiler daha fazla görüldügü için karma asidan çikarilir. Asinin asellüler formu uygulandiginda sinir sistemiyle ilgili istenmeyen etkiler daha az görülmektedir. Asellüler bogmaca asisina ve hangi durumlarda bogmaca asisinin takvim disinda birakilmasi gerektigine güncel asilar basligi altinda ayrintili olarak deginilecektir.
Tetanoz, tüm dünyada görülebilmekle birlikte, sikligi basarili asi uygulamalarinin gerçeklestirilebilmesi ölçüsünde faklilik gösterir. Az gelismis ülkelerde en sik ölüme yol açan 10 hastaliktan birisidir. Her yil dünyada 1 milyon kisinin tetanozdan öldügü tahmin edilmektedir.
Kirli yaralardan vücuda giren Klostiridyum tetani adli mikrobun neden oldugu hastaligin kuluçka devresi 3 ile 30 gün arasinda degisebilmektedir. Yüz adalelerinde kasilmalar ilk belirtidir. Zamanla tüm vücutta kasilmalar meydana gelmektedir. Evde dogum, yenidogan tetanozu için oldukça önemli bir risk faktörüdür. Sagliksiz kosullarda dogum yapan anne ve bebegi tetanoza yakalanabilir. Anneler bu hastaliga karsi asilanmamislarsa dogan her 100 bebekten birinin ölümü kaçinilmazdir. 1993 yilinda ülkemizde, hamile kadinlarin ancak %21'i tetanoza karsi asilanabilmistir.
Gebeligin ilk aylarindan itibaren birer ay arayla asi olarak hem kendinizi, hem de bebeginizi tetanoza karsi koruyabilirsiniz. Ilk gebeliginde iki doz asi yaptiran annenin ikinci gebeliginde bir doz asi yaptirmasi yeterlidir. Bebek ise ilk yilinda üç kez karma asi ile asilanmali , bir yil ve bes yil sonra asi tekrarlanmalidir.
Çocuk Felci Asisi ( TOPV)
Çocuk felci, "poliovirus" adi verilen mikroorganizmanin neden oldugu önemli bir hastaliktir. Özellikle gelismekte olan ülkelerde ciddi bir toplum sagligi sorunudur. Basit bir gripal infeksiyon gibi ilk belirtilerini veren hastalik, bir hafta içinde ortaya çikan, bacaklardan baslayip yukari dogru ilerleyen felç tablosuyla dramatik bir hal alir. Kaslardaki güçsüzlük, solunum adalelerini de içine alirsa, destek saglanmadigi taktirde ölüme neden olabilir. Felç gelisen olgularda ölüm sikligi % 5 -10, sakat kalma oraniysa %40 kadardir. Hastaligin herhangi bir tedavisi olmadigi için asiyla korunma çok çok önemlidir.
Ilk çocuk felci salgini 1887 yilinda Stockholm'de tanimlanmistir. 1950'li yillara dek denenen çesitli asilama yöntemleri basarisizlikla sonuçlanmistir. 1954 yilinda Salk ölü çocuk felci asisini (IPV), 1957'de Sabin canli-zayiflatilmis-agizdan uygulanan çocuk felci asisini (TOPV) gelistirmistir. Bu gün hala bu iki arastiricinin asilari yaygin olarak kullanilmaktadir.
Canli polio (çocuk felci) asisinin kullanimi kolaydir. Agizdan iki damla verilerek uygulanir. Uygulama sonrasinda emzirmenin bir zarari olmamakla birlikte, asinin çikarilmasi olasiligina karsi bebek yakindan izlenmelidir. Kusulursa asi tekrarlanmalidir. Ölü asi ise igneyle adale içine verildigi için uygulanmasi daha zordur. Ancak yan etki sikligi çok daha azdir.
Agizdan verilen çocuk felci asisinin (oral polio) toplumsal bagisikligin saglanmasinda özel bir rolü vardir. Zayiflatilmis asi virusu diskiyla atildigi için özellikle kampanyalar araciligiyla tüm ülkeye yayilir, virusla temas eden asilanmamis çocuklar da dolayli olarak bagisiklik kazanirlar. Ülkemizde canli asi, kullanim kolayligi yaninda bu nedenle de tercih edilmektedir. Gelismis ülkelerde ise ölü asi ön planda yer almaktadir.
Kizamik
Kizamik, yalnizca insanlarda görülen, salginlar yapan önemli bir hastaliktir. Dünyada her yil 1,5 milyon çocugun kizamiktan öldügü tahmin edilmektedir. Hastalik, solunum yoluyla yayilir, son derece bulasicidir. Hasta çocuklar kizamik virusunu, döküntülerin ortaya çikmasindan 4 gün öncesiyle 5 gün sonrasi arasinda çevrelerine yayarlar. Kuluçka devresi 10 -12 gün kadardir.
Kizamik, 2 - 5 yilda bir 3 - 4 ay süren salginlara yol açar. Ilk belirtiler halsizlik, huzursuzluk ve atestir. Daha sonra gözlerde kizariklik, öksürük, burun akintisi ve nadiren eklem agrilari ortaya çikar. Üç dört gün içinde ciltte kirmizi renkli döküntüler belirir. Alindan baslayan döküntüler 3 günde ayaklara ulasir. Ates bes gün içinde düser. Devam etmesi ciddi bir sorun oldugunun habercisidir.
Kizamik, orta kulak iltihabina yol açabilir. Bu problem, gelismekte olan ülkelerde sagirligin en sik görülen nedenidir. Zatürre ve beyin iltihabi gibi ciddi hastaliklar görülebilir. Bu durumda kizamigin ölüme neden olma sikligi en yüksek düzeye ulasir.
Dogumdan sonraki ilk aylarda bebek, anneden geçmis olan antikorlarin etkisiyle bu hastaliga karsi korunur. Ancak daha sonra korunma yetersiz kalir. 9 ayini dolduran her bebege en kisa zamanda kizamik asisi yaptirilmalidir. Iyi bir bagisiklik saglamak için asinin bebek 15 aylik oldugunda tekrari uygun olur. Bu devrede kizamik-kizamikçik-kabakulak asisi önerilir.
Hepatit B Asisi
Viral hepatitler, gelismis ve gelismekte olan ülkelerde önemli bir toplum sagligi sorunudur. Son yillarda yapilan bilimsel çalismalarla sarilik (hepatit) yaptigi bilinen bes virus tanimlanmistir. Bunlar Hepatit A, B, C, D ve E viruslaridir. Halihazirda yalnizca A ve B hepatiti için asilar mevcuttur. Baska bir çok virusun daha sariliga yol açabilecegi hatirda tutulmalidir (Hepatit F,G, EBV, CMV, vb).
Hepatit A ve E hafif seyirlidir, genel olarak kroniklesmedigi bilinir. B, C ve D ise müzminlesebilir, hayati tehdit edebilir. Hepatit A virus çocukluk çagindaki hepatitlerin (sarilik) baslica nedenidir. Hepatit B infeksiyonu çocuk olgularin üçte birini olustururken, Hepatit C hemen hemen %20 oraninda saptanir. Hepatit D çok nadir olarak ve Hepatit B hepatitiyle birlikte görülür.
Hepatit B virus, A hepatitinden farkli olarak daha çok yakin temas, cinsel iliski, kan yolu ve anneden bebegine anne karnindayken geçis biçiminde bulasir. Hastaligin belirtileri hepatit A'ya benzer. Ancak müzminlesme görülebilir. Hastaligi geçirenlerin tam olarak iyilesememesi durumunda ömür boyu tasiyicilik, kronik aktif hepatit adi verilen müzmin karaciger iltihabi ve ilerde siroz ve kanser ortaya çikabilir. Genel olarak kroniklesme olasiligi %10 kadardir. Ancak çocuklarda, özellikle anne karnindayken alinan infeksiyon durumlarinda müzminlesme ve hizli gelisen karaciger yetersizligi daha sik olarak karsimiza çikmaktadir.
Hastaligin baslica kaynagi kendisinde hiçbir belirti olmayan sessiz hepatit B tasiyicilaridir. Esler birbirlerine ve istemeden çocuklarina bu hastaligi bulastirabilmektedirler. Hepatitin AIDS'ten çok daha kolay bulastigi hatirda tutulmali, ülkemizde hemen hemen her 10 kisiden birinin bu hastaligin tasiyicisi oldugu bilinmeli, hastalik meydana geldiginde tedavisinin mümkün olmadigi göz önüne alinarak Hepatit B asisinin rutin asi takvimine dahil edilmesi olanaklar elverdigi ölçüde saglanmalidir. Ülkemizde ücretsiz olarak ancak bir yas altindaki çocuklara hepatit b asisi uygulanabilmektedir.
Hepatit B Asisi, çocuk dogar dogmaz baslanmak kosuluyla 0. 1. 6. aylarda uygulanir. Bes senede bir tekrarlanir. Ailesinde hepatit tasiyicisi olan bebekler 0. 1. 2. ve 12. Aylarda asilanmalidir. Eger anne tasiyiciysa bebegine, asiya ilaveten 0. ve 3. aylarda hepatit B'ye özgü gamma globulin (Hepatit B Hiperimmun Globulin) yapilmasi önerilmektedir.
Poliklinik kosullarinda herhangi bir risk faktörü ve temas öyküsü olmayan çocuklara rutin asi öncesi kan testi yaptirmaya gerek yoktur. Testin yarar/maliyet orani düsüktür. Asilar tamamlandiktan sonra yalnizca risk grubunda olan çocuklarda yeterli bagisikligin olusup olusmadigini saptamak üzere kan testi yapilabilir. Bütün çocuklarin rutin olarak testten geçirilmesi gerekmez.
Hepatit B ile temastan hemen ve bir ay sonra yapilan immun globulin %75 oraninda koruyuculuk saglar. Cinsel temastan sonra ise iki hafta içinde immun globulin yapilmalidir.
Hepatit B ülkemiz için ciddi bir sorundur. Bulasma yollarinin bilinmesi, asi ile korunma ve temas sonrasi immun globulin yapilmasi gibi önlemlerle hastaligin kontrol altina alinmasi mümkündür. Bedelinin sosyal güvenlik kurumlarinca karsilaniyor olmasi, hepatit B asisinin kullanimini yayginlastirmistir.
GÜNCEL ASILAR
Kizamik-Kizamikçik-Kabakulak Asisi (MMR)
Kizamikçik infeksiyonu bütün dünyada yaygin olarak görülmektedir. Çesitli ülkelerde yapilan çalismalarda dogurganlik çagindaki kadinlarin ortalama %20'sinin kizamikçik geçirmemis oldugu gösterilmistir. Kizamikçik genellikle solunum yoluyla bulasir. Annenin gebeliginin ilk üç ayinda kizamikçik geçirmesi durumunda bebegin etkilenme olasiligi çok yüksektir.
Kizamikçik hastaligi yüz yillardir varolmasina ragmen, gebelikte geçirildiginde çocukta katarakt, dogumsal kalp anomalileri vb anomalilere yolaçabilecegine ilk kez 1941 yilinda Dr. Gregg tarafindan dikkat çekilmistir. 1960'li yillarin baslarinda gelistirilen asiyla hastaliga karsi korunmada ilk basarili adim atilmistir.
Hastalik çogunlukla deri döküntüleriyle baslar. Bazan halsizlik, bas agrisi ve hafif ates gözlenebilir. Döküntüler üç gün içinde kaybolur. Ensede, kulak ardinda ve boyunda lenf bezelerinin sismesi oldukça tipik bir bulgudur.
Hamilelikte annenin geçirdigi kizamikçik infeksiyonunun bebegi belirgin biçimde etkilemesi nedeniyle hastaligin önlenmesi çok önemlidir. Birçok gebe kadinda, infeksiyon sonucu düsük meydana gelirken, yasayan önemli sayida bebekte dogumsal anormallikler meydana gelir. Göz ve kalp anomalileri, küçük kafa ve zeka geriligi ortaya çikabilir.
Kizamikçiga karsi asilamada asil amaç, hamile kadinlarin anormal çocuk dogurmalarina yol açan bu hastaligin önlenmesidir. Dogurganlik çagina gelmeden genç kizlarin asilanarak kizamikçiga karsi bagisiklanmalari gerekmektedir. Tüm çocuklarin 15 aylik ve 5 yasinda iki kez MMR asisiyla asilanmasiyla bu sorun çözümlenmistir. Eger bir kadin kizamikçik geçirmemisse ve gebe kalmayi düsünüyorsa hamile kalmadan en erken üç ay önce asilanmalidir.
Kabakulak, ilk kez milattan 5 yüzyil önce modern tibbin babasi Hipokrat tarafindan tanimlanmistir. Ikinci dünya savasinda askerler arasinda salginlar yaparak dikkat çekmistir. 1960'li yillarda yaygin olarak uygulanmaya baslanan MMR asisiyla sikligi belirgin olarak azalmistir. Ancak ülkemizde hala her yil çok sayida vaka tespit edilmektedir. Özel kurum ve kuruluslar tarafindan rutine konmus olan MMR asisi uygulamasi giderek yayginlasmaktadir.
Hastalik 16-18 günlük kuluçka devresinden sonra tükrük bezlerinin sismesiyle kendini belli eder. Çocuklarda selim seyreden bir hastalik olmakla birlikte %10 oraninda menejite yol açar. Ancak menejit tablosu nadiren hayati tehdit eder. Yetiskin erkeklerde %20-30 olasilikla testislerde sisme ve iltihap meydana gelebilir. Heriki testis etkilendiginde kisirliga yol açabilir.
9 aylikken kizamik asisi uygulanmis olan bebeklere 15 aylik olduklarinda kizamik-kizamikçik-kabakulak (MMR) asisi yapilmasi tavsiye edilir. Eger çocuga kizamik assi yapilamamissa 12 ayliktan itibaren MMR uygulanabilir. Kizamik-kizamikçik kabakulak asisinin 5 yasinda tekrarlanmasi gerekmektedir.
Hemofilus influenza Tip B Asisi (Hib)
Bes yasindan küçük çocuklarda ciddi mikrobik hastaliklarin en sik nedenlerinden birisi olan "Hemofilus influenza tip b" özellikle süt çocuklarinda menenjite neden olmaktadir. Bu özelligi nedeniyle hastaliga karsi gelistirilmis olan Hib asisi ülkemizde "menejit asisi" olarak taninmaktadir. Oysa bu mikrop menejit disinda kanda mikrop üremesi, zatürre, kalp zari iltihabi ve eklem iltihabi gibi ciddi seyreden baska hastaliklara da yol açmaktadir.
"Hemofilus influenza tip b" menenjiti geçiren çocuklarda sagirlik ve zeka geriligi gibi agir kalici degisiklikler meydana gelebilmektedir. Bu agir sekeller nedeniyle hastaligin önlenmesine yönelik yogun arastirmalar sonunda 1980 yilinda bu gün kullnadigimiz Hib asisi gelistirilmis ve kullanima girmistir.
Çocuklarda degisik yas gruplarinda bagisiklik sisteminin asilara verdigi yanitlar farklilik gösterdiginden, 0 - 6 ay arasinda Hib uygulanmaya baslanan çocuklara 1-2 ay arayla 3 kez asi yapilmasi, son dozdan 1 yil kadar sonra injeksiyonun tekrari gerekmekteyken; 6 - 12 ay arasinda Hib'le asilanmaya baslanan olgularda 3 yerine 2 doz verilmesi, yine son dozdan 1 yil sonra tekrarlanmasi yeterli olmaktadir. Bir yasindan büyüklere ise tek doz Hib yapilir. Asinin koruyuculugu, semaya uygun biçimde verildiginde 5 yil kadar devam etmektedir. Bes yas üzerindeki çocuklarin asilanmasina gerek yoktur. Ancak asagida siralanan durumlarda büyük çocuklara da uygulanmasi önerilmektedir:
Orak Hücre Hastaligi olanlar,
Dalagi ameliyatla çikarilmis olanlar,
Dogumsal bagisiklik yetmezligi olanlar,
Kanser ve ilaç tedavisi nedeniyle bagisiklik yetmezligi gelisenler,
AIDS'liler,
Kemik iligi nakli yapilanlar...
Hepatit A Asisi
Gelismis ülkelerde eriskinlerin ancak üçte birinde görülen A tipi hepatitin gelismekte olan ülkelerde 5 yas üzerinde sikligi %100'dür. Hastalik küçük çocuklarda genellikle hafif seyreder. Diski - agiz yoluyla insandan insana bulasir. Hamilelikte geçirilen A hepatiti B hepatitinin aksine çocukta herhangi bir soruna yol açmaz.
Çocuklarin toplu olarak bulunduklari kres, bakimevi gibi ortamlarda hastalik kolaylikla yayilabilmektedir. Gida ve su kaynakli salginlar ortaya çikabilmekte, kabuklu deniz ürünleriyle bulasma meydana gelebilmektedir.
Hastaligin baslangici genellikle anidir; ates, huzursuzluk, bulanti, kusma ve karinda rahatsizlik baslica yakinmalardir. Ishal görülebilir. Idrar rengi koyulasip, cilt ve göz aklari sararabilir. Belirtilerin süresi genellikle 1 aydan kisadir. Genellikle tam bir iyilesme olur. Hepatit A ile infekte hastalar 1 hafta süreyle bulastiricidirlar. Daha fazla karantinaya gegek yoktur. Fakat hastalarin diskilari ve diskiyla bulasik maddeleri ile ilgili önlemler alinmali, eller iyice yikanmalidir. Hepatit A'nin nadiren çok agir ve hizli bir seyir göstererek ölüme yol açabilecegi unutulmamalidir.
Hastalikla temastan önce ya da temastan sonra iki hafta içinde "gamma globulin" uygulanabilir. 2 haftadan sonra yapilmasinin hiç bir yarari yoktur. Okul, kres, bakimevi gibi ortamlarda salgin meydana geldiginde tüm çocuklara ve çalisanlara gamma globulin yapilmalidir. Bezlenen bebeklerin anne ve babalarinin da uygulanmaya dahil edimeleri gerekir. Son yillarda yapilan çesitli çalismalarda benzeri durumlarda asiyla korunmanin, gamma globulinle korunmaya esdeger ölçüde güvenilir oldugu ortaya konmustur. Hepatit A asisi 1 yasindan büyük çocuklara 1 ay arayla iki kez ve ilk dozdan 6 ay sonra tekrar olacak sekilde yapilmalidir. Piyasada çocuk ve eriskinler için iki farkli formu mevcuttur. Asinin kouyuculugunun 20 yil olabilecegi tahmin edilmektedir.
Asellüler Bogmaca Asisi
Bogmaca yilda ortalama 40 milyon kisiyi etkilemekte ve her yil bütün dünyada yaklasik 340 bin ölüme yol açmaktadir. Asilama, bogmacanin önlenmesinde etkili bir yöntemdir. Yillardir kullanilan tam hücreli asinin koruyuculugu oldukça yüksektir (Karma asi içinde yer alir: DTP). Ancak bazi çocuklarda ortaya çikan yan etkiler sonucu asinin takvim disi birakilmasi, bu çocuklarin bogmacaya karsi korunmasiz kalmalarina neden olmustur.
Tam hücreli bogmaca asisinin en kaygi duyulan yan etkisi, yüksek ates ve havale geçirme seklinde ortaya çikan komplikasyonlardir. Yüksek ates (40.5º C), inatçi durdurulamayan aglamalar, ve konvülzyonlar bogmacanin takvim disi birakilmasini gerektirmektedir. Bu yan etkinin siklikla ortaya çikisi asi semalarina uyumu zaman zaman güçlestirmektedir. Hücresiz formda daha az yan etki ortaya çiktigi ifade edilmektedir. DTaP seklinde karma asi olarak yapilmakta, bazi gelismis ülkelerde rutin olarak uygulanmaktadir. Ilerleyici merkezi sinir sistemi hastaligi olanlara tam hücreli asi yapilmamalidir.
Çocuk Felci Asisi (Adale içine uygulanan ölü formu) (IPV)
1954 yilinda Salk adli arastirici tarafindan gelistirilmistir. Amerika, Kanada ve Finlandiya'da yaygin olarak kullanilmis, etkin ve güvenilir oldugu anlasilmistir. Agizdan verilen canli polio asisiyla milyonda bir olasilikla felç meydana gelebilmektedir. Bu yan etki ilk dozlarda daha siktir. Bu nedenle Israil gibi bazi ülkelerde ilk dozlar ölü asiyla, tekrar dozlar canli asiyla yapilmaktadir.
Bagisiklik yetmezligi olan çocuklara ya da ailesinde bagisiklik yetmezlikli birey olan saglam çocuklara ölü asi uygulanmasi gerekmektedir. Aksi taktirde canli asi virusu, çocugu ya da ailedeki diger üyeleri tehdit etmektedir. Piyasada ölü poliovirus içeren karma asilar mevcuttur (DTP+IPV).
Çiçegi Asisi
Su çiçegi, en sik 5 - 10 yaslari arasinda görülen, son derece bulasici bir çocukluk çagi hastaligidir. Dogrudan temas ve hava yoluyla bulasir. Kuluçka süresi genellikle 14 - 16 gündür. Döküntüler ortaya çikmadan 2 gün öncesiyle tamamen kabuklandigi 7 gün sonrasi arasinda bulastiricilik söz konusudur. Ates, halsizlik, istahsizlik yakinmalarini takiben ciltte önce kirmizi döküntüler belirir, daha sonra içinde sivi biriken lezyonlar patlayarak kabuklanir. Kasinti her zaman vardir.
Hamileyken su çiçegi geçiren kadinlarin bebeklerinde düsük dogum agirligi, beyinde gelisim kusuru, havale, zeka geriligi, katarakt, küçük kafa, kafa içinde kireç birikimleri ve ciltte nedbeler ortaya çikabilir.
Su çiçegi geçirmekte olan çocuklarda döküntülerin mikrop kapmasi sik rastlanan bir sorundur. Antimikrobiyal tedavi gerekir. Nadiren zatürre, ciddi kanamalar, kalp ve zarlarinda iltihaplanma, testis iltihabi, hepatit, ülserli gastrit, nefrit ve artrit meydana gelebilir. Beyin iltihabi, yürüme bozuklugu, titremeler seklinde sinir sistemi bulgulari olabilir. Bagisiklik yetersizligi olanlarda hastalik iç organlara yayilabilir. Su çiçegi özellikle kan kanseri olan çocuklarda önemli bir ölüm nedenidir.
Tedavide ates düsürücü kullanimi, ilik-soguk banyo ve temizlik önde gelir. Karacigeri etkileyebileceginden su çiçeginde aspirin kullanilmamasi tavsiye edilir. Hastaliga karsi korunmada canli, zayiflatilmis, etkili ve güvenilir bir asi mevcuttur. Amerikan Pediatri Akademisi tarafindan 15 aylik çocuklara kizamik kizamikçik kabakulak asisiyla ayni anda rutin olarak uygulanmasi önerilmektedir. Su çiçegiyle temas sonrasinda korunma için özgün gamma globulin olan "Zoster Immun Globulin" kullanilablir. Özellikle dogumdan 5 gün öncesiyle 2 gün sonrasi arasinda su çiçegi geçiren annelerin bebeklerine, su çiçegi geçirmemis annelerin prematüre bebeklerine uygulanmasi tavsiye edilmektedir.
Su çiçegi geçirmis, tüm yaralari kabuklanmis çocuklarin okula gönderilmelerinde herhangi bir sakinca yoktur.
Grip Asisi (Ifluenza)
Influenza, kis aylarinda adale agrilari, ates, öksürük gibi belirtilerle seyreden bir infeksiyon hastaligidir. Basit virutik hastaliklardan farkli olarak ciddi salginlar yapabilmektedir. 1889 yilindan günümüze kadar 5 defa tüm dünyayi saran salginlar olmus, 1918 ve 1919 salginlarinda 25 milyondan fazla insanin ölümüne yol açmistir.
Hastaligin tedavisi yoktur. Ancak asiyla korunulmasi mümkündür. Gripe neden olan Influenza virusu sürekli yapisini degistirmektedir. Bu nedenle influenza asisi yapilirken o yil için hazirlanmis olan asilar kullanilmalidir. Asinin hangi yila ait oldugu kutusunda belirtilmektedir. Her yil sonbaharda 9 yasindan küçüklere 1 ay arayla iki doz, büyüklere tek doz yapilmalidir. Asi miktarlari yas gruplarina göre ayarlanmalidir.
Influenza Asisi Kimlere Yapilmalidir?:
1) Influenzaya yakalandiginda yasami tehlikeye girebilen yüksek riskli gruplar:
* 65 yas üzerinde olanlar,
* Kronik akciger-kalp ve damar hastaligi olan çocuk ve eriskinler, Bronsial astim, Kronik tikayici akciger hastaligi
* AIDS'liler,
* Bakimevinde bulunanlar, sürekli tibbi bakima muhtaç olanlar,
* Metabolizma hastaliklari (Seker hastaligi)
* Kronik böbrek hastaligi,
* Orak hücre anemisi ve diger hemoglobin bozukluklari,
* Bagisiklik sistemi baskilanmis olanlar,
* Uzun süreli aspirin tedavisi almakta olan hastalar,
2) Yüksek riskli kisilere infeksiyonu bulastirma ihtimali olanlar:
* Doktor, hemsire ve diger saglik personeli,
* Bakimevinde çalisanlar
* Yüksek riskli hastayla temasi olan aile bireyleri ve diger kisiler.
Pnömokok Asisi
Pnömokok adi verilen mikroplar, çocukluk çaginda, alt ve üst solunum yolu infeksiyonlari, zatürre, orta kulak iltihabi ve menejit gibi hastaliklara neden olan önemli etkenlerden birisidir. Antibiyotiklerin sik kullanimi nedeniyle sikligi azalmis olmakla birlikte, hala çok sayida süt çocugu ve yasli kimsenin ölümüne neden olmaktadir.
Pnömokoklara karsi ilk asi 1978 yilinda gelistirilmistir. Çesitli kronik hastaliklar, müzmin solunum yolu ve kalp rahatsizliklari, kanser ve seker hastaligi olanlarda, dalagi ameliyatla alinmis kimselerde pnömokok infeksiyonu kolaylasir. Hernekadar pnömokoklar siradan antibiyotiklerle tedavi edilebilmekteyseler de sayilan risk faktörlerine sahip bireylerde infeksiyon agir seyredebilmektedir. Son yillarda antibiyotiklere dirençli pnömokok infeksiyonlari artmakta, asiyla korunma önem kazanmaktadir.
Meningokok Asisi
"Neisseria meningitis" adi verilen mikroorganizmanin yol açtigi menenjitler oldukça agir seyretmektedir. Mevsimlerle iliskili olarak salginlar yapmaktadir. Ayni aile içinde kardesler arasinda ard arda belirtiler vermeye baslamasi ve yüksek ölüm sikligi meningokok menejiti için tipiktir. Gripal infeksiyon benzeri tabloyu takiben ortaya çikan ense sertligi, ciltte çok sayida küçük kirmizi mor renkte kanama odaklari biçiminde döküntüler hastaligin baslica belirtileridir. Agir bir hastalik tablosudur, derhal hastaneye yatirilarak yogun ilaç ve destek tedavileri yaninda yakin takip gerektirir.
Hasta bireyle temas eden kimselere "rifampisin" adli ilaç iki gün süreyle verilmekle geçici olarak korunma saglanir. Çocuklarin toplu olarak bulunduklari okul gibi ortamlarda ortaya çikan salginlarda asiyla korunma önerilebilir.
GELISTIRILMEKTE OLAN ASILAR
Parazit Asilari
Hayvanlarin parazitlere karsi asilanmalariyla elde edilen basarili sonuçlar, insanlarda da anti parazit asilarin kullanimi konusunda cesaret uyandirmistir. Arastirmalardan elde edilen ilk sonuçlar oldukça sevindiricidir.
Sistosoma, tatli su sivrisinekleriyle bulastirilan, tedavisi için herhangi bir ilaç olmadigi için asiyla korunmanin önemli oldugu asikar olan bir parazittir. Hayvan deneylerinde yüz güldürücü sonuçlar alinmistir. Ancak insanlarda kullanilabilecek bir asi henüz gelistirilememistir. Bu konuda çalismalar devam etmektedir.
Tripanosoma, uyku hastaligina neden olan parazittir. Amerika ve Afrika kitasinda görülen hastaligin farkli iki tipi için ayri asi gelistirilmesi çabalari halen sürmektedir.
Sitma, plazmodyum adi verilen parazitin yolaçtigi ciddi bir hastaliktir. Ülkemizde özellikle Çukurova Bölgesinde halen sikça görülmektedir. Sivrisineklerle insandan insana bulastirilir, hastaligin kontrol altina alinmasi için tüm dünyada sürdürülen gayretler henüz istenilen ölçüde basarili degildir. Her yil Afrika'da 1 milyon çocuk sitma nedeniyle ölmektedir. Bu hastaliga karsi dogal bagisiklik yavas gelistigi için sitma ataklari yillarca devam eder. Sag kalanlarda 10 yil gibi bir süre içinde hastalik gerileyebilir.
Moreno ve Patarroyo 1989 yilinda, sitmaya karsi gelistirdikleri sentetik asilarini bilim dünyasina duyurmuslardir. Gönüllü insanlarda yapilan arastirmalar, asinin etkili oldugunu göstermistir. Ancak genis çapli saha uygulamalari yapmadan kesin bir güven olusmasi olasi degildir.
Sark çibani olarak bildigimiz "Leismaniasis" hastaligina karsi asi gelistirme çabalari olumlu sonuçlar vermistir.
AIDS'e Karsi Asilar
AIDS (Edinsel Bagisiklik Yetmezligi Sendromu), HIV (Insan Bagisiklik Yetmezligi Virusu) infeksiyonuyla meydana gelen ciddi bir hastalik tablosudur. Virus vücuda girdikten sonra yillarca sessiz kalip herhangi bir anda çogalmaya baslamaktadir.
HIV virusunu vücudunda tasiyanlar kan testleriyle "seropozitif" olarak tanimlanirlar. AIDS ise zaman içinde meydana gelen bagisiklik yetersizligi sonucu gelisen firsatçi infeksiyonlari da içeren ciddi hastalik tablosudur. Hastaligin henüz basarili bir tedavisi yoktur. Uygulamalarin çogu ömrü uzatmaya yöneliktir.
HIV için asi gelistirme çabalarinda karsilasilan baslica güçlük, virusun genetik yapisinda sürekli meydana gelen degisikliklerdir. Tipki influenza asisinda oldugu gibi asinin sürekli güncellenmesi gerekmektedir. Arastirmalardan elde edilen ilk sonuçlar yüz güldürücü degildir. Ancak Salk ve arkadaslariinaktif (ölü) asi gelistirerek, korunmadan ziyade tedavi amaciyla kullanmayi denemislerdir. HIV seropozitif kisilerde kullanilan asiyla elde edilen sonuçlar cesaret vericidir.
AIDS'e karsi asi gelistirilmesinde karsilasilan ikinci engel ise virusun vücuduna girdikleri insanin hücreleri içinde saklanarak kendisini basarili bir sekilde maskelemesidir. Tüm olumsuzluklara ragmen asi gelistirme çabalari ümit vericidir. Yakin bir gelecekte hastaliga karsi korunmanin mümkün olacagina inanilmaktadir.
Kanser Asilari
Viruslarin neden oldugu bir çok kanser türü bulunmaktadir. Örnegin rahim agzi kanseriyle "Human papilloma virus" (HPV) arasinda yakin bir iliski oldugu bilinmektedir. Lenf dokusu kanserlerinden Burkitt lenfomasi ve genizden köken alan "nazofarinks kanseri" "Ebstein Barr Virus" (EBV) ile iliskili bulunmustur. Her iki virus türü için de asi gelistirilmis olup, klinik çalismalar devem etmektedir.
BCG (verem asisi), tüberkülozdan korunma haricinde, kanser tedavisinde de kullanilmaktadir. Mesane kanserinde idrar kesesi içine verilen BCG asisi bagisiklik sistemini uyararak tümörün büyümesini engellemektedir.
Arastirmalara yüklü ödenekler ayiran büyük asi firmalari, özellikle kanser ve AIDS asilarinin gelistirilmeleri için büyük gayret sarfetmektedirler. Henüz erken olmakla birlikte ilk sonuçlar ümitlenmek için cesaret vericidir.
Diger Asilar
Son olarak, gelistirilmekte olan diger bazi asilarin adlarini vermekte yarar görüyorum. Bunlarin bir çogunun kisa süre içinde piyasada yer almasinin sürpriz olmayacagini düsünüyorum:
Bazi barsak bakterileri (E. coli,..), Hepatit C, Herpes, rotaviruslar, cüzzam, Brusella ve zührevi hastaliklara karsi asi olusturma gayretleri halen sürmektedir.
1983 yilinda UNICEF (Dünya Çocuklari Yardim Fonu) tarafindan baslatilan "Çocuk Yasatma Devrimi"nin ilkelerinden biri de tüm çocuklari asi ile korunulmasi mümkün, öldürücü ve sakat birakici alti hastalik olan tüberküloz (verem), difteri, bogmaca, tetanoz, çocuk felci ve kizamiktan korumaktir. Ülkemizde bu asilarin uygulanmasina öncelik verilmektedir. T.C. Saglik Bakanligi 1998 yili itibariyle hepatit b asisini da rutin asi takvimi içine almistir.
Aileler çocuklarini bir yasini doldurmadan önce b tipi sarilik, tüberküloz, difteri, bogmaca, tetanoz, çocuk felci ve kizamiga karsi asilatmis olmalidirlar..
Asilar, çocuklari bir çok tehlikeli hastaliktan korur. Asilanmamis çocuklarda beslenme bozuklugu, sakatlik ve ölümler asili olanlardan daha sik görülür.
Rutin Olarak Uygulanan Asilar
BCG (Verem)
Difteri-Bogmaca-Tetanoz
Çocuk Felci (agizdan, canli)
Kizamik
Hepatit B (B tipi sarilik)
Güncel Asilar
Kizamik-Kizamikçik-Kabakulak (MMR)
Hemofilus influenza Tip B (Hib)
Hepatit A (A tipi sarilik)
Asellüler Bogmaca
Çocuk Felci (adale içine, ölü)
Su Çiçegi
Grip (influenza)
Diger
Gelistirilmekte Olan Asilar
Parazit Asilari
AIDS'e karsi asi
Kanser Asilari
Diger
Verem Asisi (BCG)
Verem (tüberküloz) insanligin en eski hastaliklarindan birisidir. Tüberkülozla ilgili bilinen en eski tibbi kayit, milattan bin yil kadar öncesinde yasamis Çinli bilim adami Huang Ti Nei-Ching'e aittir. Arkeolojik arastirmalada bulunan, binlerce yil öncesine ait insan iskeletlerinde, tüberküloza bagli degisiklikler tespit edilmistir. Bu saptamanin ilk örnegi 1908 yilinda Smith ve Ruffer tarafindan Misir'da ortaya çikarilan 3000 yillik mumyada tespit edilen omurga tüberkülozudur. Verem hastaligina neden olan mikrobu ilk kez tanimlayan arastirici Dr. Robert Koch'tur. Bin sekiz yüzlü senelerin ikinci yarisinda yasamis olan ünlü bilim adaminin balgamdan elde ettigi ve tüberkülin adini verdigi süzüntü, günümüzde halen verem hastaliginin teshisinde "PPD" deri testi olarak kullanilmaktadir. Aradan geçen yillar içinde hastaligin tani yöntemleri ve tedavisi konusunda çok büyük ilerlemeler olmasina ragmen tüberküloz, bugün gelmis oldugumuz noktada hala bir halk sagligi sorunu olarak önemini korumaktadir. Hatta son yillarda verem vakalarinda belirgin bir artis meydana gelmistir.
Tüberküloz, özellikle akcigeri tutan, ancak vücudun hemen her organina yerlesebilen, sinsi seyirli bir infeksiyon hastaligidir. Hastaliga neden olan etken Mikobakterium adli mikroptur. Siklikla solunum yoluyla bulasir. Çocuklarda %90 oraninda akcigerlere yerlesir. Ayrica agiz içi, bademcikler, barsaklar ve deriye yerlesmesi de söz konusu olabilir. Hastalik bulastiktan 6 hafta kadar sonra ilk belirtiler görülmeye baslar. 38º C civarinda ates, halsizlik, istahsizlik, hafif öksürük, bazan eklem agrisi görülür. Kuskusuz bu belirtiler sadece verem hastaliginda görülmez. Çekilen akciger röntgeninde sismis lenf bezelerinin tespiti öncelikle verem hastaligini düsündürür.
Tedavi edilmeyen akciger veremi ilerler; akciger zarini, iç organlari, kemikleri ve nihayet beyin zarlarini tutarak menenjit sonucu ölüme yolaçabilir. Tüberküloz hastaliginin tanisi zor, tedavisi uzun süreli, pahali ve zahmetlidir. Tüberküloz menejitte geç tani konulan çocuklarda tedaviye ragmen ölüm ya da agir sakatliklar kaçinilmaz olabilmektedir. Yine her hastalikta oldugu gibi verem hastaligindan korunma da hastaligin tedavisinden çok daha kolaydir.
Verem asisi (BCG), tüberküloz mikroplarina karsi yüksek derecede koruma gücüne sahip bir asidir. Bebek 1 veya 2 aylik oldugunda sol omuzdan deri içine yapilir. Uygulandiktan sonra olusan beyazlik yarim saat içinde kaybolur. Birkaç hafta içinde yara olusur, sekizinci haftada kabuklanir.
Dogumdan sonraki 3 ay içinde herhangi bir arastirmaya gerek olmaksizin BCG asisi yapilabilir. Ancak üç aydan büyük çocuklara PPD testi yapilip negatif bulundugu taktirde asi uygulanir. Test pozitif bulunursa bebek, ileri arastirma, kesin tani ve tedavi için takibe alinir. Saglikli bireylere uygulanan asinin koruma süresi yaklasik 5 yil oldugundan ilkokul 1. sinifta verem asisi tekrarlanmalidir.
Karma Asi (Difteri-Bogmaca-Tetanoz) (DPT)
Difteri, bogmaca (pertusis) ve tetanoz asilarindan olusan bir karma asidir. Rutin asi takvimindeki sirasina uygun olarak yapilir. Bu bölümde her biri ayri ayri ele alinacaktir.
Difteri, bir kaç günlük kukuçka devresi sonrasinda belirti veren, ani seyirli, Korinebakteriyum adli mikrop tarafindan meydana getirilen bulasici bir hastaliktir. Milattan iki yüzyil kadar önceki kayitlarda difteriye ait bilgiler yer almaktadir. Tipik olarak bogazda solunum yollarini tikayabilecek boyutlarda gri beyaz renkli, plakalar halinde bir zar tabakasinin olusumu söz konusudur. Öksürük, nefes darligi ve ates eslik eden belirtilerdir.
Difteri asisi 1923 yilinda Ramon tarafindan gelistirilmistir. Çocuklari asilama programlari 1926 yilindan beri uygulanmakta oldugu halde difteri, 1950'li yillarin basina kadar ölüm nedeni olarak önemini korumustur. II. Dünya savasindan sonra yogun asi uygulamalari sayesinde bu hastalik artik geçmiste oldugu gibi sik görülmemektedir.
Süt çocuklarina karma asi içinde bir iki ay arayla üç kez uygulanir. Son enjeksiyondan 1 yil ve 5 yil sonra tekrar dozlari yapilir. Alti yasindan sonra karma asidaki difteri miktari azaltilarak eriskin dozu (dT) uygulanir. 10 yilda bir tekrarlanir.
Bogmaca, halen çok bulasici, üç dört yilda bir salginlar yapan, ölümcül olabilen bir çocukluk çagi hastaligidir. Solunum yoluyla bulasir ve süt çocuklarinda agir seyreder. Anneden bebegine dogumdan önce koruyucu antikorlarin geçmemesi bu hastalik için özel bir sorun olusturur. Bu durumda erken asilama bogmaca için büyük önem arzeder.
Hastalik, "Bordatella pertusis" adi verilen mikrop tarafindan meydana getirilir. Kuluçka devresi 10-14 gün kadardir. Baslangici belli belirsiz kiriklik ve hafif öksürük seklindedir. Bir iki hafta içinde gelisen, kriz halindeki öksürük nöbetleri çok tipiktir. Gün içinde 30 kez ve herbirinde 10-15 öksürük gözlenebilir. Antibiyotik tedavilerine ragmen sikayetler haftalarca sürebilir. Küçük çocuklarda ölüme yol açabilecegi için özellikle dikkatli olunmasi gerekmektedir.
Bogmaca asisi, karma asi içinde takvime uygun zamanlarda uygulanir. Dört yasindan sonra asiya bagli yan etkiler daha fazla görüldügü için karma asidan çikarilir. Asinin asellüler formu uygulandiginda sinir sistemiyle ilgili istenmeyen etkiler daha az görülmektedir. Asellüler bogmaca asisina ve hangi durumlarda bogmaca asisinin takvim disinda birakilmasi gerektigine güncel asilar basligi altinda ayrintili olarak deginilecektir.
Tetanoz, tüm dünyada görülebilmekle birlikte, sikligi basarili asi uygulamalarinin gerçeklestirilebilmesi ölçüsünde faklilik gösterir. Az gelismis ülkelerde en sik ölüme yol açan 10 hastaliktan birisidir. Her yil dünyada 1 milyon kisinin tetanozdan öldügü tahmin edilmektedir.
Kirli yaralardan vücuda giren Klostiridyum tetani adli mikrobun neden oldugu hastaligin kuluçka devresi 3 ile 30 gün arasinda degisebilmektedir. Yüz adalelerinde kasilmalar ilk belirtidir. Zamanla tüm vücutta kasilmalar meydana gelmektedir. Evde dogum, yenidogan tetanozu için oldukça önemli bir risk faktörüdür. Sagliksiz kosullarda dogum yapan anne ve bebegi tetanoza yakalanabilir. Anneler bu hastaliga karsi asilanmamislarsa dogan her 100 bebekten birinin ölümü kaçinilmazdir. 1993 yilinda ülkemizde, hamile kadinlarin ancak %21'i tetanoza karsi asilanabilmistir.
Gebeligin ilk aylarindan itibaren birer ay arayla asi olarak hem kendinizi, hem de bebeginizi tetanoza karsi koruyabilirsiniz. Ilk gebeliginde iki doz asi yaptiran annenin ikinci gebeliginde bir doz asi yaptirmasi yeterlidir. Bebek ise ilk yilinda üç kez karma asi ile asilanmali , bir yil ve bes yil sonra asi tekrarlanmalidir.
Çocuk Felci Asisi ( TOPV)
Çocuk felci, "poliovirus" adi verilen mikroorganizmanin neden oldugu önemli bir hastaliktir. Özellikle gelismekte olan ülkelerde ciddi bir toplum sagligi sorunudur. Basit bir gripal infeksiyon gibi ilk belirtilerini veren hastalik, bir hafta içinde ortaya çikan, bacaklardan baslayip yukari dogru ilerleyen felç tablosuyla dramatik bir hal alir. Kaslardaki güçsüzlük, solunum adalelerini de içine alirsa, destek saglanmadigi taktirde ölüme neden olabilir. Felç gelisen olgularda ölüm sikligi % 5 -10, sakat kalma oraniysa %40 kadardir. Hastaligin herhangi bir tedavisi olmadigi için asiyla korunma çok çok önemlidir.
Ilk çocuk felci salgini 1887 yilinda Stockholm'de tanimlanmistir. 1950'li yillara dek denenen çesitli asilama yöntemleri basarisizlikla sonuçlanmistir. 1954 yilinda Salk ölü çocuk felci asisini (IPV), 1957'de Sabin canli-zayiflatilmis-agizdan uygulanan çocuk felci asisini (TOPV) gelistirmistir. Bu gün hala bu iki arastiricinin asilari yaygin olarak kullanilmaktadir.
Canli polio (çocuk felci) asisinin kullanimi kolaydir. Agizdan iki damla verilerek uygulanir. Uygulama sonrasinda emzirmenin bir zarari olmamakla birlikte, asinin çikarilmasi olasiligina karsi bebek yakindan izlenmelidir. Kusulursa asi tekrarlanmalidir. Ölü asi ise igneyle adale içine verildigi için uygulanmasi daha zordur. Ancak yan etki sikligi çok daha azdir.
Agizdan verilen çocuk felci asisinin (oral polio) toplumsal bagisikligin saglanmasinda özel bir rolü vardir. Zayiflatilmis asi virusu diskiyla atildigi için özellikle kampanyalar araciligiyla tüm ülkeye yayilir, virusla temas eden asilanmamis çocuklar da dolayli olarak bagisiklik kazanirlar. Ülkemizde canli asi, kullanim kolayligi yaninda bu nedenle de tercih edilmektedir. Gelismis ülkelerde ise ölü asi ön planda yer almaktadir.
Kizamik
Kizamik, yalnizca insanlarda görülen, salginlar yapan önemli bir hastaliktir. Dünyada her yil 1,5 milyon çocugun kizamiktan öldügü tahmin edilmektedir. Hastalik, solunum yoluyla yayilir, son derece bulasicidir. Hasta çocuklar kizamik virusunu, döküntülerin ortaya çikmasindan 4 gün öncesiyle 5 gün sonrasi arasinda çevrelerine yayarlar. Kuluçka devresi 10 -12 gün kadardir.
Kizamik, 2 - 5 yilda bir 3 - 4 ay süren salginlara yol açar. Ilk belirtiler halsizlik, huzursuzluk ve atestir. Daha sonra gözlerde kizariklik, öksürük, burun akintisi ve nadiren eklem agrilari ortaya çikar. Üç dört gün içinde ciltte kirmizi renkli döküntüler belirir. Alindan baslayan döküntüler 3 günde ayaklara ulasir. Ates bes gün içinde düser. Devam etmesi ciddi bir sorun oldugunun habercisidir.
Kizamik, orta kulak iltihabina yol açabilir. Bu problem, gelismekte olan ülkelerde sagirligin en sik görülen nedenidir. Zatürre ve beyin iltihabi gibi ciddi hastaliklar görülebilir. Bu durumda kizamigin ölüme neden olma sikligi en yüksek düzeye ulasir.
Dogumdan sonraki ilk aylarda bebek, anneden geçmis olan antikorlarin etkisiyle bu hastaliga karsi korunur. Ancak daha sonra korunma yetersiz kalir. 9 ayini dolduran her bebege en kisa zamanda kizamik asisi yaptirilmalidir. Iyi bir bagisiklik saglamak için asinin bebek 15 aylik oldugunda tekrari uygun olur. Bu devrede kizamik-kizamikçik-kabakulak asisi önerilir.
Hepatit B Asisi
Viral hepatitler, gelismis ve gelismekte olan ülkelerde önemli bir toplum sagligi sorunudur. Son yillarda yapilan bilimsel çalismalarla sarilik (hepatit) yaptigi bilinen bes virus tanimlanmistir. Bunlar Hepatit A, B, C, D ve E viruslaridir. Halihazirda yalnizca A ve B hepatiti için asilar mevcuttur. Baska bir çok virusun daha sariliga yol açabilecegi hatirda tutulmalidir (Hepatit F,G, EBV, CMV, vb).
Hepatit A ve E hafif seyirlidir, genel olarak kroniklesmedigi bilinir. B, C ve D ise müzminlesebilir, hayati tehdit edebilir. Hepatit A virus çocukluk çagindaki hepatitlerin (sarilik) baslica nedenidir. Hepatit B infeksiyonu çocuk olgularin üçte birini olustururken, Hepatit C hemen hemen %20 oraninda saptanir. Hepatit D çok nadir olarak ve Hepatit B hepatitiyle birlikte görülür.
Hepatit B virus, A hepatitinden farkli olarak daha çok yakin temas, cinsel iliski, kan yolu ve anneden bebegine anne karnindayken geçis biçiminde bulasir. Hastaligin belirtileri hepatit A'ya benzer. Ancak müzminlesme görülebilir. Hastaligi geçirenlerin tam olarak iyilesememesi durumunda ömür boyu tasiyicilik, kronik aktif hepatit adi verilen müzmin karaciger iltihabi ve ilerde siroz ve kanser ortaya çikabilir. Genel olarak kroniklesme olasiligi %10 kadardir. Ancak çocuklarda, özellikle anne karnindayken alinan infeksiyon durumlarinda müzminlesme ve hizli gelisen karaciger yetersizligi daha sik olarak karsimiza çikmaktadir.
Hastaligin baslica kaynagi kendisinde hiçbir belirti olmayan sessiz hepatit B tasiyicilaridir. Esler birbirlerine ve istemeden çocuklarina bu hastaligi bulastirabilmektedirler. Hepatitin AIDS'ten çok daha kolay bulastigi hatirda tutulmali, ülkemizde hemen hemen her 10 kisiden birinin bu hastaligin tasiyicisi oldugu bilinmeli, hastalik meydana geldiginde tedavisinin mümkün olmadigi göz önüne alinarak Hepatit B asisinin rutin asi takvimine dahil edilmesi olanaklar elverdigi ölçüde saglanmalidir. Ülkemizde ücretsiz olarak ancak bir yas altindaki çocuklara hepatit b asisi uygulanabilmektedir.
Hepatit B Asisi, çocuk dogar dogmaz baslanmak kosuluyla 0. 1. 6. aylarda uygulanir. Bes senede bir tekrarlanir. Ailesinde hepatit tasiyicisi olan bebekler 0. 1. 2. ve 12. Aylarda asilanmalidir. Eger anne tasiyiciysa bebegine, asiya ilaveten 0. ve 3. aylarda hepatit B'ye özgü gamma globulin (Hepatit B Hiperimmun Globulin) yapilmasi önerilmektedir.
Poliklinik kosullarinda herhangi bir risk faktörü ve temas öyküsü olmayan çocuklara rutin asi öncesi kan testi yaptirmaya gerek yoktur. Testin yarar/maliyet orani düsüktür. Asilar tamamlandiktan sonra yalnizca risk grubunda olan çocuklarda yeterli bagisikligin olusup olusmadigini saptamak üzere kan testi yapilabilir. Bütün çocuklarin rutin olarak testten geçirilmesi gerekmez.
Hepatit B ile temastan hemen ve bir ay sonra yapilan immun globulin %75 oraninda koruyuculuk saglar. Cinsel temastan sonra ise iki hafta içinde immun globulin yapilmalidir.
Hepatit B ülkemiz için ciddi bir sorundur. Bulasma yollarinin bilinmesi, asi ile korunma ve temas sonrasi immun globulin yapilmasi gibi önlemlerle hastaligin kontrol altina alinmasi mümkündür. Bedelinin sosyal güvenlik kurumlarinca karsilaniyor olmasi, hepatit B asisinin kullanimini yayginlastirmistir.
GÜNCEL ASILAR
Kizamik-Kizamikçik-Kabakulak Asisi (MMR)
Kizamikçik infeksiyonu bütün dünyada yaygin olarak görülmektedir. Çesitli ülkelerde yapilan çalismalarda dogurganlik çagindaki kadinlarin ortalama %20'sinin kizamikçik geçirmemis oldugu gösterilmistir. Kizamikçik genellikle solunum yoluyla bulasir. Annenin gebeliginin ilk üç ayinda kizamikçik geçirmesi durumunda bebegin etkilenme olasiligi çok yüksektir.
Kizamikçik hastaligi yüz yillardir varolmasina ragmen, gebelikte geçirildiginde çocukta katarakt, dogumsal kalp anomalileri vb anomalilere yolaçabilecegine ilk kez 1941 yilinda Dr. Gregg tarafindan dikkat çekilmistir. 1960'li yillarin baslarinda gelistirilen asiyla hastaliga karsi korunmada ilk basarili adim atilmistir.
Hastalik çogunlukla deri döküntüleriyle baslar. Bazan halsizlik, bas agrisi ve hafif ates gözlenebilir. Döküntüler üç gün içinde kaybolur. Ensede, kulak ardinda ve boyunda lenf bezelerinin sismesi oldukça tipik bir bulgudur.
Hamilelikte annenin geçirdigi kizamikçik infeksiyonunun bebegi belirgin biçimde etkilemesi nedeniyle hastaligin önlenmesi çok önemlidir. Birçok gebe kadinda, infeksiyon sonucu düsük meydana gelirken, yasayan önemli sayida bebekte dogumsal anormallikler meydana gelir. Göz ve kalp anomalileri, küçük kafa ve zeka geriligi ortaya çikabilir.
Kizamikçiga karsi asilamada asil amaç, hamile kadinlarin anormal çocuk dogurmalarina yol açan bu hastaligin önlenmesidir. Dogurganlik çagina gelmeden genç kizlarin asilanarak kizamikçiga karsi bagisiklanmalari gerekmektedir. Tüm çocuklarin 15 aylik ve 5 yasinda iki kez MMR asisiyla asilanmasiyla bu sorun çözümlenmistir. Eger bir kadin kizamikçik geçirmemisse ve gebe kalmayi düsünüyorsa hamile kalmadan en erken üç ay önce asilanmalidir.
Kabakulak, ilk kez milattan 5 yüzyil önce modern tibbin babasi Hipokrat tarafindan tanimlanmistir. Ikinci dünya savasinda askerler arasinda salginlar yaparak dikkat çekmistir. 1960'li yillarda yaygin olarak uygulanmaya baslanan MMR asisiyla sikligi belirgin olarak azalmistir. Ancak ülkemizde hala her yil çok sayida vaka tespit edilmektedir. Özel kurum ve kuruluslar tarafindan rutine konmus olan MMR asisi uygulamasi giderek yayginlasmaktadir.
Hastalik 16-18 günlük kuluçka devresinden sonra tükrük bezlerinin sismesiyle kendini belli eder. Çocuklarda selim seyreden bir hastalik olmakla birlikte %10 oraninda menejite yol açar. Ancak menejit tablosu nadiren hayati tehdit eder. Yetiskin erkeklerde %20-30 olasilikla testislerde sisme ve iltihap meydana gelebilir. Heriki testis etkilendiginde kisirliga yol açabilir.
9 aylikken kizamik asisi uygulanmis olan bebeklere 15 aylik olduklarinda kizamik-kizamikçik-kabakulak (MMR) asisi yapilmasi tavsiye edilir. Eger çocuga kizamik assi yapilamamissa 12 ayliktan itibaren MMR uygulanabilir. Kizamik-kizamikçik kabakulak asisinin 5 yasinda tekrarlanmasi gerekmektedir.
Hemofilus influenza Tip B Asisi (Hib)
Bes yasindan küçük çocuklarda ciddi mikrobik hastaliklarin en sik nedenlerinden birisi olan "Hemofilus influenza tip b" özellikle süt çocuklarinda menenjite neden olmaktadir. Bu özelligi nedeniyle hastaliga karsi gelistirilmis olan Hib asisi ülkemizde "menejit asisi" olarak taninmaktadir. Oysa bu mikrop menejit disinda kanda mikrop üremesi, zatürre, kalp zari iltihabi ve eklem iltihabi gibi ciddi seyreden baska hastaliklara da yol açmaktadir.
"Hemofilus influenza tip b" menenjiti geçiren çocuklarda sagirlik ve zeka geriligi gibi agir kalici degisiklikler meydana gelebilmektedir. Bu agir sekeller nedeniyle hastaligin önlenmesine yönelik yogun arastirmalar sonunda 1980 yilinda bu gün kullnadigimiz Hib asisi gelistirilmis ve kullanima girmistir.
Çocuklarda degisik yas gruplarinda bagisiklik sisteminin asilara verdigi yanitlar farklilik gösterdiginden, 0 - 6 ay arasinda Hib uygulanmaya baslanan çocuklara 1-2 ay arayla 3 kez asi yapilmasi, son dozdan 1 yil kadar sonra injeksiyonun tekrari gerekmekteyken; 6 - 12 ay arasinda Hib'le asilanmaya baslanan olgularda 3 yerine 2 doz verilmesi, yine son dozdan 1 yil sonra tekrarlanmasi yeterli olmaktadir. Bir yasindan büyüklere ise tek doz Hib yapilir. Asinin koruyuculugu, semaya uygun biçimde verildiginde 5 yil kadar devam etmektedir. Bes yas üzerindeki çocuklarin asilanmasina gerek yoktur. Ancak asagida siralanan durumlarda büyük çocuklara da uygulanmasi önerilmektedir:
Orak Hücre Hastaligi olanlar,
Dalagi ameliyatla çikarilmis olanlar,
Dogumsal bagisiklik yetmezligi olanlar,
Kanser ve ilaç tedavisi nedeniyle bagisiklik yetmezligi gelisenler,
AIDS'liler,
Kemik iligi nakli yapilanlar...
Hepatit A Asisi
Gelismis ülkelerde eriskinlerin ancak üçte birinde görülen A tipi hepatitin gelismekte olan ülkelerde 5 yas üzerinde sikligi %100'dür. Hastalik küçük çocuklarda genellikle hafif seyreder. Diski - agiz yoluyla insandan insana bulasir. Hamilelikte geçirilen A hepatiti B hepatitinin aksine çocukta herhangi bir soruna yol açmaz.
Çocuklarin toplu olarak bulunduklari kres, bakimevi gibi ortamlarda hastalik kolaylikla yayilabilmektedir. Gida ve su kaynakli salginlar ortaya çikabilmekte, kabuklu deniz ürünleriyle bulasma meydana gelebilmektedir.
Hastaligin baslangici genellikle anidir; ates, huzursuzluk, bulanti, kusma ve karinda rahatsizlik baslica yakinmalardir. Ishal görülebilir. Idrar rengi koyulasip, cilt ve göz aklari sararabilir. Belirtilerin süresi genellikle 1 aydan kisadir. Genellikle tam bir iyilesme olur. Hepatit A ile infekte hastalar 1 hafta süreyle bulastiricidirlar. Daha fazla karantinaya gegek yoktur. Fakat hastalarin diskilari ve diskiyla bulasik maddeleri ile ilgili önlemler alinmali, eller iyice yikanmalidir. Hepatit A'nin nadiren çok agir ve hizli bir seyir göstererek ölüme yol açabilecegi unutulmamalidir.
Hastalikla temastan önce ya da temastan sonra iki hafta içinde "gamma globulin" uygulanabilir. 2 haftadan sonra yapilmasinin hiç bir yarari yoktur. Okul, kres, bakimevi gibi ortamlarda salgin meydana geldiginde tüm çocuklara ve çalisanlara gamma globulin yapilmalidir. Bezlenen bebeklerin anne ve babalarinin da uygulanmaya dahil edimeleri gerekir. Son yillarda yapilan çesitli çalismalarda benzeri durumlarda asiyla korunmanin, gamma globulinle korunmaya esdeger ölçüde güvenilir oldugu ortaya konmustur. Hepatit A asisi 1 yasindan büyük çocuklara 1 ay arayla iki kez ve ilk dozdan 6 ay sonra tekrar olacak sekilde yapilmalidir. Piyasada çocuk ve eriskinler için iki farkli formu mevcuttur. Asinin kouyuculugunun 20 yil olabilecegi tahmin edilmektedir.
Asellüler Bogmaca Asisi
Bogmaca yilda ortalama 40 milyon kisiyi etkilemekte ve her yil bütün dünyada yaklasik 340 bin ölüme yol açmaktadir. Asilama, bogmacanin önlenmesinde etkili bir yöntemdir. Yillardir kullanilan tam hücreli asinin koruyuculugu oldukça yüksektir (Karma asi içinde yer alir: DTP). Ancak bazi çocuklarda ortaya çikan yan etkiler sonucu asinin takvim disi birakilmasi, bu çocuklarin bogmacaya karsi korunmasiz kalmalarina neden olmustur.
Tam hücreli bogmaca asisinin en kaygi duyulan yan etkisi, yüksek ates ve havale geçirme seklinde ortaya çikan komplikasyonlardir. Yüksek ates (40.5º C), inatçi durdurulamayan aglamalar, ve konvülzyonlar bogmacanin takvim disi birakilmasini gerektirmektedir. Bu yan etkinin siklikla ortaya çikisi asi semalarina uyumu zaman zaman güçlestirmektedir. Hücresiz formda daha az yan etki ortaya çiktigi ifade edilmektedir. DTaP seklinde karma asi olarak yapilmakta, bazi gelismis ülkelerde rutin olarak uygulanmaktadir. Ilerleyici merkezi sinir sistemi hastaligi olanlara tam hücreli asi yapilmamalidir.
Çocuk Felci Asisi (Adale içine uygulanan ölü formu) (IPV)
1954 yilinda Salk adli arastirici tarafindan gelistirilmistir. Amerika, Kanada ve Finlandiya'da yaygin olarak kullanilmis, etkin ve güvenilir oldugu anlasilmistir. Agizdan verilen canli polio asisiyla milyonda bir olasilikla felç meydana gelebilmektedir. Bu yan etki ilk dozlarda daha siktir. Bu nedenle Israil gibi bazi ülkelerde ilk dozlar ölü asiyla, tekrar dozlar canli asiyla yapilmaktadir.
Bagisiklik yetmezligi olan çocuklara ya da ailesinde bagisiklik yetmezlikli birey olan saglam çocuklara ölü asi uygulanmasi gerekmektedir. Aksi taktirde canli asi virusu, çocugu ya da ailedeki diger üyeleri tehdit etmektedir. Piyasada ölü poliovirus içeren karma asilar mevcuttur (DTP+IPV).
Çiçegi Asisi
Su çiçegi, en sik 5 - 10 yaslari arasinda görülen, son derece bulasici bir çocukluk çagi hastaligidir. Dogrudan temas ve hava yoluyla bulasir. Kuluçka süresi genellikle 14 - 16 gündür. Döküntüler ortaya çikmadan 2 gün öncesiyle tamamen kabuklandigi 7 gün sonrasi arasinda bulastiricilik söz konusudur. Ates, halsizlik, istahsizlik yakinmalarini takiben ciltte önce kirmizi döküntüler belirir, daha sonra içinde sivi biriken lezyonlar patlayarak kabuklanir. Kasinti her zaman vardir.
Hamileyken su çiçegi geçiren kadinlarin bebeklerinde düsük dogum agirligi, beyinde gelisim kusuru, havale, zeka geriligi, katarakt, küçük kafa, kafa içinde kireç birikimleri ve ciltte nedbeler ortaya çikabilir.
Su çiçegi geçirmekte olan çocuklarda döküntülerin mikrop kapmasi sik rastlanan bir sorundur. Antimikrobiyal tedavi gerekir. Nadiren zatürre, ciddi kanamalar, kalp ve zarlarinda iltihaplanma, testis iltihabi, hepatit, ülserli gastrit, nefrit ve artrit meydana gelebilir. Beyin iltihabi, yürüme bozuklugu, titremeler seklinde sinir sistemi bulgulari olabilir. Bagisiklik yetersizligi olanlarda hastalik iç organlara yayilabilir. Su çiçegi özellikle kan kanseri olan çocuklarda önemli bir ölüm nedenidir.
Tedavide ates düsürücü kullanimi, ilik-soguk banyo ve temizlik önde gelir. Karacigeri etkileyebileceginden su çiçeginde aspirin kullanilmamasi tavsiye edilir. Hastaliga karsi korunmada canli, zayiflatilmis, etkili ve güvenilir bir asi mevcuttur. Amerikan Pediatri Akademisi tarafindan 15 aylik çocuklara kizamik kizamikçik kabakulak asisiyla ayni anda rutin olarak uygulanmasi önerilmektedir. Su çiçegiyle temas sonrasinda korunma için özgün gamma globulin olan "Zoster Immun Globulin" kullanilablir. Özellikle dogumdan 5 gün öncesiyle 2 gün sonrasi arasinda su çiçegi geçiren annelerin bebeklerine, su çiçegi geçirmemis annelerin prematüre bebeklerine uygulanmasi tavsiye edilmektedir.
Su çiçegi geçirmis, tüm yaralari kabuklanmis çocuklarin okula gönderilmelerinde herhangi bir sakinca yoktur.
Grip Asisi (Ifluenza)
Influenza, kis aylarinda adale agrilari, ates, öksürük gibi belirtilerle seyreden bir infeksiyon hastaligidir. Basit virutik hastaliklardan farkli olarak ciddi salginlar yapabilmektedir. 1889 yilindan günümüze kadar 5 defa tüm dünyayi saran salginlar olmus, 1918 ve 1919 salginlarinda 25 milyondan fazla insanin ölümüne yol açmistir.
Hastaligin tedavisi yoktur. Ancak asiyla korunulmasi mümkündür. Gripe neden olan Influenza virusu sürekli yapisini degistirmektedir. Bu nedenle influenza asisi yapilirken o yil için hazirlanmis olan asilar kullanilmalidir. Asinin hangi yila ait oldugu kutusunda belirtilmektedir. Her yil sonbaharda 9 yasindan küçüklere 1 ay arayla iki doz, büyüklere tek doz yapilmalidir. Asi miktarlari yas gruplarina göre ayarlanmalidir.
Influenza Asisi Kimlere Yapilmalidir?:
1) Influenzaya yakalandiginda yasami tehlikeye girebilen yüksek riskli gruplar:
* 65 yas üzerinde olanlar,
* Kronik akciger-kalp ve damar hastaligi olan çocuk ve eriskinler, Bronsial astim, Kronik tikayici akciger hastaligi
* AIDS'liler,
* Bakimevinde bulunanlar, sürekli tibbi bakima muhtaç olanlar,
* Metabolizma hastaliklari (Seker hastaligi)
* Kronik böbrek hastaligi,
* Orak hücre anemisi ve diger hemoglobin bozukluklari,
* Bagisiklik sistemi baskilanmis olanlar,
* Uzun süreli aspirin tedavisi almakta olan hastalar,
2) Yüksek riskli kisilere infeksiyonu bulastirma ihtimali olanlar:
* Doktor, hemsire ve diger saglik personeli,
* Bakimevinde çalisanlar
* Yüksek riskli hastayla temasi olan aile bireyleri ve diger kisiler.
Pnömokok Asisi
Pnömokok adi verilen mikroplar, çocukluk çaginda, alt ve üst solunum yolu infeksiyonlari, zatürre, orta kulak iltihabi ve menejit gibi hastaliklara neden olan önemli etkenlerden birisidir. Antibiyotiklerin sik kullanimi nedeniyle sikligi azalmis olmakla birlikte, hala çok sayida süt çocugu ve yasli kimsenin ölümüne neden olmaktadir.
Pnömokoklara karsi ilk asi 1978 yilinda gelistirilmistir. Çesitli kronik hastaliklar, müzmin solunum yolu ve kalp rahatsizliklari, kanser ve seker hastaligi olanlarda, dalagi ameliyatla alinmis kimselerde pnömokok infeksiyonu kolaylasir. Hernekadar pnömokoklar siradan antibiyotiklerle tedavi edilebilmekteyseler de sayilan risk faktörlerine sahip bireylerde infeksiyon agir seyredebilmektedir. Son yillarda antibiyotiklere dirençli pnömokok infeksiyonlari artmakta, asiyla korunma önem kazanmaktadir.
Meningokok Asisi
"Neisseria meningitis" adi verilen mikroorganizmanin yol açtigi menenjitler oldukça agir seyretmektedir. Mevsimlerle iliskili olarak salginlar yapmaktadir. Ayni aile içinde kardesler arasinda ard arda belirtiler vermeye baslamasi ve yüksek ölüm sikligi meningokok menejiti için tipiktir. Gripal infeksiyon benzeri tabloyu takiben ortaya çikan ense sertligi, ciltte çok sayida küçük kirmizi mor renkte kanama odaklari biçiminde döküntüler hastaligin baslica belirtileridir. Agir bir hastalik tablosudur, derhal hastaneye yatirilarak yogun ilaç ve destek tedavileri yaninda yakin takip gerektirir.
Hasta bireyle temas eden kimselere "rifampisin" adli ilaç iki gün süreyle verilmekle geçici olarak korunma saglanir. Çocuklarin toplu olarak bulunduklari okul gibi ortamlarda ortaya çikan salginlarda asiyla korunma önerilebilir.
GELISTIRILMEKTE OLAN ASILAR
Parazit Asilari
Hayvanlarin parazitlere karsi asilanmalariyla elde edilen basarili sonuçlar, insanlarda da anti parazit asilarin kullanimi konusunda cesaret uyandirmistir. Arastirmalardan elde edilen ilk sonuçlar oldukça sevindiricidir.
Sistosoma, tatli su sivrisinekleriyle bulastirilan, tedavisi için herhangi bir ilaç olmadigi için asiyla korunmanin önemli oldugu asikar olan bir parazittir. Hayvan deneylerinde yüz güldürücü sonuçlar alinmistir. Ancak insanlarda kullanilabilecek bir asi henüz gelistirilememistir. Bu konuda çalismalar devam etmektedir.
Tripanosoma, uyku hastaligina neden olan parazittir. Amerika ve Afrika kitasinda görülen hastaligin farkli iki tipi için ayri asi gelistirilmesi çabalari halen sürmektedir.
Sitma, plazmodyum adi verilen parazitin yolaçtigi ciddi bir hastaliktir. Ülkemizde özellikle Çukurova Bölgesinde halen sikça görülmektedir. Sivrisineklerle insandan insana bulastirilir, hastaligin kontrol altina alinmasi için tüm dünyada sürdürülen gayretler henüz istenilen ölçüde basarili degildir. Her yil Afrika'da 1 milyon çocuk sitma nedeniyle ölmektedir. Bu hastaliga karsi dogal bagisiklik yavas gelistigi için sitma ataklari yillarca devam eder. Sag kalanlarda 10 yil gibi bir süre içinde hastalik gerileyebilir.
Moreno ve Patarroyo 1989 yilinda, sitmaya karsi gelistirdikleri sentetik asilarini bilim dünyasina duyurmuslardir. Gönüllü insanlarda yapilan arastirmalar, asinin etkili oldugunu göstermistir. Ancak genis çapli saha uygulamalari yapmadan kesin bir güven olusmasi olasi degildir.
Sark çibani olarak bildigimiz "Leismaniasis" hastaligina karsi asi gelistirme çabalari olumlu sonuçlar vermistir.
AIDS'e Karsi Asilar
AIDS (Edinsel Bagisiklik Yetmezligi Sendromu), HIV (Insan Bagisiklik Yetmezligi Virusu) infeksiyonuyla meydana gelen ciddi bir hastalik tablosudur. Virus vücuda girdikten sonra yillarca sessiz kalip herhangi bir anda çogalmaya baslamaktadir.
HIV virusunu vücudunda tasiyanlar kan testleriyle "seropozitif" olarak tanimlanirlar. AIDS ise zaman içinde meydana gelen bagisiklik yetersizligi sonucu gelisen firsatçi infeksiyonlari da içeren ciddi hastalik tablosudur. Hastaligin henüz basarili bir tedavisi yoktur. Uygulamalarin çogu ömrü uzatmaya yöneliktir.
HIV için asi gelistirme çabalarinda karsilasilan baslica güçlük, virusun genetik yapisinda sürekli meydana gelen degisikliklerdir. Tipki influenza asisinda oldugu gibi asinin sürekli güncellenmesi gerekmektedir. Arastirmalardan elde edilen ilk sonuçlar yüz güldürücü degildir. Ancak Salk ve arkadaslariinaktif (ölü) asi gelistirerek, korunmadan ziyade tedavi amaciyla kullanmayi denemislerdir. HIV seropozitif kisilerde kullanilan asiyla elde edilen sonuçlar cesaret vericidir.
AIDS'e karsi asi gelistirilmesinde karsilasilan ikinci engel ise virusun vücuduna girdikleri insanin hücreleri içinde saklanarak kendisini basarili bir sekilde maskelemesidir. Tüm olumsuzluklara ragmen asi gelistirme çabalari ümit vericidir. Yakin bir gelecekte hastaliga karsi korunmanin mümkün olacagina inanilmaktadir.
Kanser Asilari
Viruslarin neden oldugu bir çok kanser türü bulunmaktadir. Örnegin rahim agzi kanseriyle "Human papilloma virus" (HPV) arasinda yakin bir iliski oldugu bilinmektedir. Lenf dokusu kanserlerinden Burkitt lenfomasi ve genizden köken alan "nazofarinks kanseri" "Ebstein Barr Virus" (EBV) ile iliskili bulunmustur. Her iki virus türü için de asi gelistirilmis olup, klinik çalismalar devem etmektedir.
BCG (verem asisi), tüberkülozdan korunma haricinde, kanser tedavisinde de kullanilmaktadir. Mesane kanserinde idrar kesesi içine verilen BCG asisi bagisiklik sistemini uyararak tümörün büyümesini engellemektedir.
Arastirmalara yüklü ödenekler ayiran büyük asi firmalari, özellikle kanser ve AIDS asilarinin gelistirilmeleri için büyük gayret sarfetmektedirler. Henüz erken olmakla birlikte ilk sonuçlar ümitlenmek için cesaret vericidir.
Diger Asilar
Son olarak, gelistirilmekte olan diger bazi asilarin adlarini vermekte yarar görüyorum. Bunlarin bir çogunun kisa süre içinde piyasada yer almasinin sürpriz olmayacagini düsünüyorum:
Bazi barsak bakterileri (E. coli,..), Hepatit C, Herpes, rotaviruslar, cüzzam, Brusella ve zührevi hastaliklara karsi asi olusturma gayretleri halen sürmektedir.