özürlünün abdesti
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
özürlünün abdesti
ÖZÜRLÜNÜN ABDESTİ
Devamlı burun kanaması, idrarı tutamama, devamlı kusma, yaranın devamlı kanaması, kadınların akıntısı gibi abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan bedenî rahatsızlıklara ilmihal dilinde özür (mazeret), böyle kimselere de özürlü kimse (mâzur, mâzure) denilir.
İslâm dini kolaylık ve rahmet dinidir. Namaz başta olmak üzere kişilerin ibadetlerini zamanında ve gerektiği şekilde yerine getirebilmeleri hem bir görev hem de bir haktır. Bu sebeple İslâm dini kişiye gücünün üstünde yük yüklememiş, ibadet hayatı da dahil daima kolaylığın sağlanmasını, zorluk ve sıkıntının önlenmesini ilke edinmiştir. Bu sebepledir ki normal durumlarda abdesti bozan şeyler konusunda özürlü kimseler için özel hükümler getirilerek bu kimselerin ibadet etmesine fırsat tanınmıştır. Su bulunmadığında veya suyun kullanımının sağlığa zararlı olduğu durumlarda teyemmüm imkânı, yaranın üstüne mesh hükümleri de yine İslâm'ın hem namazı ferdin aslî görevi ve dinin direği saymasının hem de kolaylık prensibinin birer örneğidir.
Yukarıda sayılan türde olup en az bir namaz vakti süresince devam eden bedenî rahatsızlıklar özür hali sayılır. Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır, bu özür halinin abdesti bozmadığı var sayılarak o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vâcip, sünnet, eda ve kazâ namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kâbe'yi tavaf edebilir, Mushaf’ı tutabilir. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlü kimsenin abdesti bozulmuş olur, yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin abdesti özür hali dışında abdesti bozan ikinci bir sebeple de bozulur. Meselâ idrarını tutamayan kimsenin burnu kanamakla abdesti bozulur. İmam Şâfiî'ye göre özürlü kimsenin her namaz için ayrı abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin bu sebeple elbisesine bulaşan idrar, kan özür devam ettiği sürece namazın sıhhatine engel olmaz. Kadınlar için aybaşı ve loğusalık hali farklı fıkhî hükümlere tâbi olup bunun dışında kalan kanamalar ve devamlı akıntılar (istihâze) özür hali sayılır.
Devamlı burun kanaması, idrarı tutamama, devamlı kusma, yaranın devamlı kanaması, kadınların akıntısı gibi abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan bedenî rahatsızlıklara ilmihal dilinde özür (mazeret), böyle kimselere de özürlü kimse (mâzur, mâzure) denilir.
İslâm dini kolaylık ve rahmet dinidir. Namaz başta olmak üzere kişilerin ibadetlerini zamanında ve gerektiği şekilde yerine getirebilmeleri hem bir görev hem de bir haktır. Bu sebeple İslâm dini kişiye gücünün üstünde yük yüklememiş, ibadet hayatı da dahil daima kolaylığın sağlanmasını, zorluk ve sıkıntının önlenmesini ilke edinmiştir. Bu sebepledir ki normal durumlarda abdesti bozan şeyler konusunda özürlü kimseler için özel hükümler getirilerek bu kimselerin ibadet etmesine fırsat tanınmıştır. Su bulunmadığında veya suyun kullanımının sağlığa zararlı olduğu durumlarda teyemmüm imkânı, yaranın üstüne mesh hükümleri de yine İslâm'ın hem namazı ferdin aslî görevi ve dinin direği saymasının hem de kolaylık prensibinin birer örneğidir.
Yukarıda sayılan türde olup en az bir namaz vakti süresince devam eden bedenî rahatsızlıklar özür hali sayılır. Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır, bu özür halinin abdesti bozmadığı var sayılarak o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vâcip, sünnet, eda ve kazâ namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kâbe'yi tavaf edebilir, Mushaf’ı tutabilir. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlü kimsenin abdesti bozulmuş olur, yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin abdesti özür hali dışında abdesti bozan ikinci bir sebeple de bozulur. Meselâ idrarını tutamayan kimsenin burnu kanamakla abdesti bozulur. İmam Şâfiî'ye göre özürlü kimsenin her namaz için ayrı abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin bu sebeple elbisesine bulaşan idrar, kan özür devam ettiği sürece namazın sıhhatine engel olmaz. Kadınlar için aybaşı ve loğusalık hali farklı fıkhî hükümlere tâbi olup bunun dışında kalan kanamalar ve devamlı akıntılar (istihâze) özür hali sayılır.
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
Re: özürlünün abdesti
,,,,,,,,,,
En son geylani tarafından 19 Mar 2021 15:54 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: özürlünün abdesti
Sürekli devam eden abdest bozucu hallere özür denir. Meselâ, idrarını tutamama, devamlı gaz çıkarma, sık sık burnu kanama, yarasından devamlı su akma gibi haller, birer özür hâlidir. Kendisinde bu gibi abdest bozucu bir özür bulunan kimseye ise, sâhib-i özür (özür sâhibi) veya ma'zur (özürlü) denir.
Kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp namaz kılacak kadar kısa bir süre dahi olsun kesilmemesi şarttır. (Bu özrün başlamasının şartıdır.) Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı hâl ortaya çıkmalıdır. (Bu da özrün devamının şartıdır.)
Özür sâhipleri için, dînimiz büyük bir kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği halde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin, idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki olmaktadır.
Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur. İdrar kirletmesi mevcut olduğu halde namazını kılar.
Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. insan da "yellendim ve abdestim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır. Oysa abdesti bozulmamıştır. İşte bu duruma mani olmak için hadiste " sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız" buyurulmuştur. Fakat kesin bir şekilde yellendiğini bildiği halde, "sesini ve kokusunu almadım" deyip, abdest almamak ta tehlikelidir.
Eğer abdestinizin bozulmadığından eminseniz bu vesvesedir. Vesveselere ise dikkat etmeme gerekir. Çünkü vesvesenin üzerine gittikçe büyür. Ehemmiyet vermediğin zaman kaybolur gider.
üşüttüğüm zamanlar idrarımı kaçırırdım askerdeyken askerliğimi 29 yaşında van'da yapmışdım. müküsde ozamanlar dini hiçbir bilgimiz yoktu. seyyidler köyü derlerdi seyyid nedir bilmezdik neyse orad medresede kaldığımda tabi medrese derken kusura bakmayın medresenin ne demek olduğunu bilmiyordum orda dini sohbetler ederler zikir yaparlardı bana orda eskolem seyyid fehim arvasi hz.lerinin torunlarından molla ali bir kitaptan okudu nimetül islamdan bana dedi.. buğday tanesi kadar pamuk yuvarlayıp zekere sar ıslanınca devamlı değiştirirsin dediydi ve imamı malik mezhebini taklid ettirirdi. rahatsızlığım geçene kadar böyle devam ettim... sonra asker dönüşü o değerli osmanlıca kitaplar elimize geçti aynen fetvalar ve fıkıh bilgileri doğruydu.... ama ahir zamanda ne mutlu ne bahtiyar ümmetiz kardeş peygamberimizden evvel ve ahir şuana kadar gelmiş geçmiş cümle alimlerin eserleri ellerimizde hiç kaçarımız yok kitapçılarda internette heryerde hemde gün yüzüne çıkmış ama arapça ama osmanlıca ama farsça..... bakınız www.yazmalar.gov.tr sitesinde bile türkiyenin tüm kütüphanelerindeki yazma eserlerin scannerdan taranmış orjinalleri var.. ben ümmüyüm ben bilmiyorum demek özür değildir... her şehirde ilçede kasabada köyde mahallede sokakda köşe başlarında alim dolu bir bilene sorun .... ama ahir zaman alimler zalim zalimler alim cemi zıddıyn dönemi dikkat etmek lazım konu konuyu açar... adam yaldızlı süslü kitaplar yazmış kitap isimleri vermiş açıp orjinallerinden osmanlıcadan bakıyoruz alaka yok kendince ictihad etmiş... şimdi ne yapmak lazım ehli sünnet vel cemaat alimlerinin sahih kitaplarını okumak lazım ya kardeş ilahiyyat fakültesi el-ezher ünv.prof.falanca bana ne profosörse doğru yazmışsa başım üstüne esas profosörlerin eserleri zaten piyasada mehdi a.s. gelene kadar ortalık harapta iyi ama herkez haklı hayır ölçü kitaplar ..... mızraklı ilmihal - necatül müminin - halebi sagir - nimetül islam - vs. hepside 4 mezhebe uygun hepsi açıkaçık yazılı... biz ne arıyoruz o zaman ne aradığımız belli .... yanlışlıklar.... vesselam
hakkını helal et konu nerden nereye geldi deme konu konu içinde açıldı biz daralttık....
Kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp namaz kılacak kadar kısa bir süre dahi olsun kesilmemesi şarttır. (Bu özrün başlamasının şartıdır.) Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı hâl ortaya çıkmalıdır. (Bu da özrün devamının şartıdır.)
Özür sâhipleri için, dînimiz büyük bir kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği halde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin, idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki olmaktadır.
Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur. İdrar kirletmesi mevcut olduğu halde namazını kılar.
Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. insan da "yellendim ve abdestim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır. Oysa abdesti bozulmamıştır. İşte bu duruma mani olmak için hadiste " sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız" buyurulmuştur. Fakat kesin bir şekilde yellendiğini bildiği halde, "sesini ve kokusunu almadım" deyip, abdest almamak ta tehlikelidir.
Eğer abdestinizin bozulmadığından eminseniz bu vesvesedir. Vesveselere ise dikkat etmeme gerekir. Çünkü vesvesenin üzerine gittikçe büyür. Ehemmiyet vermediğin zaman kaybolur gider.
üşüttüğüm zamanlar idrarımı kaçırırdım askerdeyken askerliğimi 29 yaşında van'da yapmışdım. müküsde ozamanlar dini hiçbir bilgimiz yoktu. seyyidler köyü derlerdi seyyid nedir bilmezdik neyse orad medresede kaldığımda tabi medrese derken kusura bakmayın medresenin ne demek olduğunu bilmiyordum orda dini sohbetler ederler zikir yaparlardı bana orda eskolem seyyid fehim arvasi hz.lerinin torunlarından molla ali bir kitaptan okudu nimetül islamdan bana dedi.. buğday tanesi kadar pamuk yuvarlayıp zekere sar ıslanınca devamlı değiştirirsin dediydi ve imamı malik mezhebini taklid ettirirdi. rahatsızlığım geçene kadar böyle devam ettim... sonra asker dönüşü o değerli osmanlıca kitaplar elimize geçti aynen fetvalar ve fıkıh bilgileri doğruydu.... ama ahir zamanda ne mutlu ne bahtiyar ümmetiz kardeş peygamberimizden evvel ve ahir şuana kadar gelmiş geçmiş cümle alimlerin eserleri ellerimizde hiç kaçarımız yok kitapçılarda internette heryerde hemde gün yüzüne çıkmış ama arapça ama osmanlıca ama farsça..... bakınız www.yazmalar.gov.tr sitesinde bile türkiyenin tüm kütüphanelerindeki yazma eserlerin scannerdan taranmış orjinalleri var.. ben ümmüyüm ben bilmiyorum demek özür değildir... her şehirde ilçede kasabada köyde mahallede sokakda köşe başlarında alim dolu bir bilene sorun .... ama ahir zaman alimler zalim zalimler alim cemi zıddıyn dönemi dikkat etmek lazım konu konuyu açar... adam yaldızlı süslü kitaplar yazmış kitap isimleri vermiş açıp orjinallerinden osmanlıcadan bakıyoruz alaka yok kendince ictihad etmiş... şimdi ne yapmak lazım ehli sünnet vel cemaat alimlerinin sahih kitaplarını okumak lazım ya kardeş ilahiyyat fakültesi el-ezher ünv.prof.falanca bana ne profosörse doğru yazmışsa başım üstüne esas profosörlerin eserleri zaten piyasada mehdi a.s. gelene kadar ortalık harapta iyi ama herkez haklı hayır ölçü kitaplar ..... mızraklı ilmihal - necatül müminin - halebi sagir - nimetül islam - vs. hepside 4 mezhebe uygun hepsi açıkaçık yazılı... biz ne arıyoruz o zaman ne aradığımız belli .... yanlışlıklar.... vesselam
hakkını helal et konu nerden nereye geldi deme konu konu içinde açıldı biz daralttık....
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: özürlünün abdesti
İdrar kaçıran bir özürlü kimse, isteyerek idrar yapsa, abdesti bozulur mu?
Özürlü olduğu için bozulmaz.
İdrar kaçıranın namazı
Günde bir defa veya iki günde bir defa idrar kaçırıyorum. Bazen namazda kaçırdığımı sanıyorum. Namazım sahih oluyor mu?
CEVAP
İdrar kaçıran, fakat sizin gibi özür sahibi olmayan kimse, temiz olarak bağladığı bezde yaşlık görür, ne vakit damladığını bilmezse, hayz kanında olduğu gibi, gördüğü anda damladı sayılır. Şüphe eden kimse, namaza dururken beze bakar, yaşlık görürse, yeniden abdest alır. Namazda iken şüphelenirse, selam verince hemen bakıp, damlamış olduğunu görürse, namazını iade eder. Selamdan birkaç dakika sonra bakıp görürse, namazını abdestli kılmış sayılır.
Bu durumda olan kimse, Hanefi’de özürlü sayılmaz ise de, Maliki’de özürlü sayılır. Onun için Maliki mezhebini taklit ederse, idrar kaçırmakla abdesti bozulmuş olmaz ve namazda iken beze veya çamaşıra akan idrar da necis sayılmaz. Bu ruhsattan faydalanıp kendimizi sıkıntıya sokmamalıyız.
Kendiliğinden olan akıntı
İdrar yollarımı üşüttüğüm için devamlı tuvalete gitme ihtiyacı duyuyorum. Namaz kılarken beni rahatsız ediyor, bu durumda kılmam mekruh olur mu? Kaza namazlarına iyileşinceye kadar ara vermem daha mı iyi olur?
CEVAP
Mekruh olmaz. Maliki’yi taklit ederseniz, kendiliğinden akıntı olursa abdestiniz bozulmaz. Kaza kılmayı geciktirmeyin. Maliki’yi taklit edip, o hâlinizle kılın.
Soru sorulsa böyle cevaplar gelir... eğer derse zeyl kaynak varmı; yukarda sayılan kitabullah muteberden cumhuru müteberde işlenmiş dendi.. amma fihrist ansiklopedi olarak dersen kaynakça saadeti ebediyye her konuda vermiş adres kitap kitap dipnot istersen ondan delil çıkarır sureti müteberde yollar ubeydi asi....
Özürlü olduğu için bozulmaz.
İdrar kaçıranın namazı
Günde bir defa veya iki günde bir defa idrar kaçırıyorum. Bazen namazda kaçırdığımı sanıyorum. Namazım sahih oluyor mu?
CEVAP
İdrar kaçıran, fakat sizin gibi özür sahibi olmayan kimse, temiz olarak bağladığı bezde yaşlık görür, ne vakit damladığını bilmezse, hayz kanında olduğu gibi, gördüğü anda damladı sayılır. Şüphe eden kimse, namaza dururken beze bakar, yaşlık görürse, yeniden abdest alır. Namazda iken şüphelenirse, selam verince hemen bakıp, damlamış olduğunu görürse, namazını iade eder. Selamdan birkaç dakika sonra bakıp görürse, namazını abdestli kılmış sayılır.
Bu durumda olan kimse, Hanefi’de özürlü sayılmaz ise de, Maliki’de özürlü sayılır. Onun için Maliki mezhebini taklit ederse, idrar kaçırmakla abdesti bozulmuş olmaz ve namazda iken beze veya çamaşıra akan idrar da necis sayılmaz. Bu ruhsattan faydalanıp kendimizi sıkıntıya sokmamalıyız.
Kendiliğinden olan akıntı
İdrar yollarımı üşüttüğüm için devamlı tuvalete gitme ihtiyacı duyuyorum. Namaz kılarken beni rahatsız ediyor, bu durumda kılmam mekruh olur mu? Kaza namazlarına iyileşinceye kadar ara vermem daha mı iyi olur?
CEVAP
Mekruh olmaz. Maliki’yi taklit ederseniz, kendiliğinden akıntı olursa abdestiniz bozulmaz. Kaza kılmayı geciktirmeyin. Maliki’yi taklit edip, o hâlinizle kılın.
Soru sorulsa böyle cevaplar gelir... eğer derse zeyl kaynak varmı; yukarda sayılan kitabullah muteberden cumhuru müteberde işlenmiş dendi.. amma fihrist ansiklopedi olarak dersen kaynakça saadeti ebediyye her konuda vermiş adres kitap kitap dipnot istersen ondan delil çıkarır sureti müteberde yollar ubeydi asi....
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
Re: özürlünün abdesti
...
En son geylani tarafından 19 Mar 2021 15:55 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: özürlünün abdesti
kardeşim ben ne hocayım nede hacca gitmiş hacı öncelikle bilgi geçeyim zavallı günahkar ubeydi asi bir derviş....
kaynaktan asla asıldan asla yürüyen araştırmacı yazdıklarımız bizden değil haşa... kitabullahdan biz rehberlik eder adres veririz... şimdi hazıra alışma sende araştırmacı ol bak.. rehberin görevi rehberlik etmektir. bunlar ;nimetül islam - ihyaul ulumüddin - mızraklı ilmihal - necatül müminin - dürü yekda - halebi sagir gibi kitablarda müteber olan bilgiler yazılacaklar yazılmış fetvalar verilmiş akılla mantıkla felseyle fikir yürütülmüyeceği beyan edilmiş islam nakil dini olup nakil etmiş ehli sünnet alimleri eserlerini yazdık eski kitapçılarda var latin harfleriyle var ... ama aman aman dikkat et sapıklarıda tercem etmiş mesela amentü şerhi kadızade islamboli hz.lerinin 3 türkçe tercemesi var biri bedir yayınlarının mükemmel eksiksiz yanlız yazılmaması gerek bazı şeyleri çevirmemiş... biri esma yayınlarının hatalar çok hele birisi numan kurtulmuşun sapıkça ilaveler dolu 3 kitabı okuduk aslında el yazmasından karşılaştırdık küllüm hata.... neyse uzatmayalım... biraz araştırma yap bulamazsan yazarız....
www.yazmalar.gov.tr burada türkiyedeki tüm el yazmaların scanner taraması MEVCUT OSMANLICA-ARAPÇA-FARÇA google dan arama yap pdf olarak herşey önünde.... işte sana deccal kardeş.... iyilik iste yap davet www. davet böyle başlıyor iyiliğe gir ama ilmin varsa adam mızraklıyı yazmış allamış pullamış fitneler sokmuş.... işte deccal dedikya seba melikine hz.süleyman a.s. sunduğu billur kristal saray hemde ifrit bir anda kurdu işte bak bilgisayarda biranda canlı sesli hareketli herşey ayağında..... neyse s.a. allaha emanet olunuz .... ahir zamanda esas alim esas hoca kitabullah asıl kitaplar eskicilerde ayaklar altında osmanlıcalar bir zamanlar kimbilir kimler okudu kimlerin ellerinden geçti evlatları eskicilere sattı onlarda kitapçılara evet hemde 5 tl 10 tl nerelere vermiyoruzki... deme malesef
kaynaktan asla asıldan asla yürüyen araştırmacı yazdıklarımız bizden değil haşa... kitabullahdan biz rehberlik eder adres veririz... şimdi hazıra alışma sende araştırmacı ol bak.. rehberin görevi rehberlik etmektir. bunlar ;nimetül islam - ihyaul ulumüddin - mızraklı ilmihal - necatül müminin - dürü yekda - halebi sagir gibi kitablarda müteber olan bilgiler yazılacaklar yazılmış fetvalar verilmiş akılla mantıkla felseyle fikir yürütülmüyeceği beyan edilmiş islam nakil dini olup nakil etmiş ehli sünnet alimleri eserlerini yazdık eski kitapçılarda var latin harfleriyle var ... ama aman aman dikkat et sapıklarıda tercem etmiş mesela amentü şerhi kadızade islamboli hz.lerinin 3 türkçe tercemesi var biri bedir yayınlarının mükemmel eksiksiz yanlız yazılmaması gerek bazı şeyleri çevirmemiş... biri esma yayınlarının hatalar çok hele birisi numan kurtulmuşun sapıkça ilaveler dolu 3 kitabı okuduk aslında el yazmasından karşılaştırdık küllüm hata.... neyse uzatmayalım... biraz araştırma yap bulamazsan yazarız....
www.yazmalar.gov.tr burada türkiyedeki tüm el yazmaların scanner taraması MEVCUT OSMANLICA-ARAPÇA-FARÇA google dan arama yap pdf olarak herşey önünde.... işte sana deccal kardeş.... iyilik iste yap davet www. davet böyle başlıyor iyiliğe gir ama ilmin varsa adam mızraklıyı yazmış allamış pullamış fitneler sokmuş.... işte deccal dedikya seba melikine hz.süleyman a.s. sunduğu billur kristal saray hemde ifrit bir anda kurdu işte bak bilgisayarda biranda canlı sesli hareketli herşey ayağında..... neyse s.a. allaha emanet olunuz .... ahir zamanda esas alim esas hoca kitabullah asıl kitaplar eskicilerde ayaklar altında osmanlıcalar bir zamanlar kimbilir kimler okudu kimlerin ellerinden geçti evlatları eskicilere sattı onlarda kitapçılara evet hemde 5 tl 10 tl nerelere vermiyoruzki... deme malesef
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
- dilaverkizak
- Mesajlar: 107
- Kayıt: 25 Haz 2009 17:26
Re: özürlünün abdesti
dayanamadık biraz yazılanlardan yazalım kitap ismi verelim ve diyelim kitabullah derki; "biz değil" kim kitabullah ehli sünnet vel cemaat alimleri...
Bazı art niyetliler, “Kur’an varken sünnete, Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç yok diyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Resule itaat, Allah’a itaattir.) [Nisa 80]
(Resul ne emretmişse ona uyun!) [Haşr 7]
(İndirdiğim Kur’anı insanlara açıkla!) [Nahl 44]
Bazıları da, Kur’an ve hadis varken, âlimlere, mezheplere uymak gerekmez diyorlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısi, Beyheki]
(Âlimlere uyun.) [Deylemi]
(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]
şimdi talkitte birkaç örnek;
Bir Müslüman, kendi mezhebine göre ibadet yaparken, bir meşakkat hasıl olursa, başka bir mezhebe uyarak, bu işi kolayca yapar. Birkaç örnek verelim:
Şafii’de, kadın eline dokunmak abdesti bozar, Hanefi ve Maliki’de bozulmaz. Hacda bu iki mezhepten birisi taklit edilirse, abdest bozulmadan tavaf yapılır. Bu bir rahmettir
Seferde iken, üç mezhepte iki namazı cem etmek caizdir. Namazlarını kaçırma tehlikesi varsa, Hanefiler, bu 3 mezhepten birini taklit ederek iki namazı cem ederek kılabilir. Bu da bir rahmettir.
Mukimken de, iki namazı cem etmek gerektirecek durumlar olabilir. O zaman da Hanbeli mezhebi taklit edilir. Bu da bir rahmettir.
Kitaplarda, (Yolda, nakil vasıtalarında [dolmuşta, otobüste], alış verişte [pazarda, markette] kadınlara dokunma ihtimali olan Şafii, Hanefi veya Maliki’yi taklit etmeli) deniyor. Demek ki, yeniden abdest almak harac, yani meşakkat, zorluk oluyor. Sırf yeniden abdest almamak için başka mezhep taklit edilebiliyor. Birkaç örnek verelim:
1- Hacda kadınlara dokunma ihtimali olduğu için Şafiilerin abdestli durması zordur. Hanefi taklit edilir.
2- Şafii bir doktor, kadınlara dokununca abdesti bozulacağı için Hanefi’yi taklit eder.
3- Şafii bir genç, bir kız kaçırsa, kızın babası razı olmazsa, Şafii’de, velisinin rızası olmadıkça evlenmesi caiz olmaz. Hanefi’yi taklit ederek velisiz de evlenebilir.
4- Şafii’de zekat 8 sınıfa verilir, üç sınıfa verilse de caizdir. Ancak üç sınıfı bulmak da zordur. Hanefi taklit edilerek bir sınıfa verilir.
5- Bir Hanefi’nin, evlendiği kızla süt kardeş olduğu ortaya çıkarsa, eğer bir iki kere emmişse, Şafii taklit edilip evliliğe devam edilir: Çünkü Şafii’de süt kardeş olmak için ayrı zamanlarda 5 kere doya doya emmek gerekir.
Bir kimse, kendi mezhebine göre yapamadığı veya güçlükle yaptığı bir işi, başka bir mezhepte yapılması kolay ise, o mezhebin şartlarına uyarak, bu işi o mezhebe göre yapması caizdir. (Redd-ül-Muhtar, Mizan, Hadika, Berika)
Hadika’da diyor ki, (Abdest ve gusülde başka mezhebi taklit etmek caizdir. Bunun için, o mezhebin şartlarına da uymak lazımdır. Bütün şartlarına uymazsa, taklit caiz olmaz. Kendi mezhebine uymayan işi yaptıktan sonra bile, taklit yapmak caiz olur. Mesela imam-ı Ebu Yusuf’a, Cuma’yı kıldıktan sonra, guslettiği kuyuda fare ölüsü görüldü dediler, “Şafii mezhebine göre guslümüz sahihtir“ buyurdu.
Başka bir mezhebi taklit etmek, mezhep değiştirmek demek değildir
Berika’da, zaruret olan her işte de başka mezhebi taklit caizdir diyor. İbni Âbidin’de, zaruret olsa da, olmasa da, harac [zorluk, sıkıntı] olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir” diyor.
Bir Hanefi’nin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi, yapabilmesi için Şafii’yi taklitte bir beis olmadığı Bahrürraık ve Nehrülfaık’ta da yazılıdır.
şimdi örnek ben hanefi mezhebindeyim elhamdülillah 4 mezhep hak bizler içtihad alimi değiliz kurandan hadisten ahkam çıkaramayız.. çıkaranlardanda arslandan kaçar gibi kaçarız. biz kulağımızı gözümüzü islam alimlerine dikeriz ümmü değiliz zaten ümmülük diye birşey olmaz kabul görmez..... iyi yatalım kitap okumayalım islam aliminden ders almayalım eeee bana söylüyorlar kim söylüyor alo vahiy diyorsan kelleni alırlar cinmi söylüyor ruh söyleyemez... bakın evliyaullaha değil şeyhlere değil şeyhler şeyhlerine gavsul azama abdulkadiri geylaniye seyyidi ahmet rufaiye seyyidi ahmed bedeviye dusukiye şazeliye nakşiye k.s. hepsi diz çürüttü ilimlerde çok hocaları oldu okudular çalıştılar öyle pir oldular pirler bile ümmüyüz demez ahir zamanda bizmi diyeceğiz neyse konuya dönelim...... taklit ; dişimde dolgu olduğu için gusul abdestin farzına riayet edilmediğinden maliki mezhebini taklid ediyorum neden zaruretten ha yaşlandık yarın dişleri söktürürüz yada dolgu düşer gene hanefi mezhebinde abdest alırız.... şimdi öncelikle taklid edeceğin mezhebin hangi konu olursa abdest veya gusul farz-vacip-sünnetlerini-bozanlarını bilip ona göre taklid etmeli talitte sadece "niyyet ettim niyyet eyledim imamı malik mezhebini taklid ederek ... gusul abdestine veya namaz abdestine diye" niyyet edilir bundan sonra bilmek gerek şartları hanefi-maliki hanbeli-şafi hz.lerinin içtihadlarını ben malikiyi taklid ettiğimden malikiyi taklid ediyorum ama bak yanlız abdestte ona göre kıyasla..... vesselam....
Bazı art niyetliler, “Kur’an varken sünnete, Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç yok diyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Resule itaat, Allah’a itaattir.) [Nisa 80]
(Resul ne emretmişse ona uyun!) [Haşr 7]
(İndirdiğim Kur’anı insanlara açıkla!) [Nahl 44]
Bazıları da, Kur’an ve hadis varken, âlimlere, mezheplere uymak gerekmez diyorlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısi, Beyheki]
(Âlimlere uyun.) [Deylemi]
(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]
şimdi talkitte birkaç örnek;
Bir Müslüman, kendi mezhebine göre ibadet yaparken, bir meşakkat hasıl olursa, başka bir mezhebe uyarak, bu işi kolayca yapar. Birkaç örnek verelim:
Şafii’de, kadın eline dokunmak abdesti bozar, Hanefi ve Maliki’de bozulmaz. Hacda bu iki mezhepten birisi taklit edilirse, abdest bozulmadan tavaf yapılır. Bu bir rahmettir
Seferde iken, üç mezhepte iki namazı cem etmek caizdir. Namazlarını kaçırma tehlikesi varsa, Hanefiler, bu 3 mezhepten birini taklit ederek iki namazı cem ederek kılabilir. Bu da bir rahmettir.
Mukimken de, iki namazı cem etmek gerektirecek durumlar olabilir. O zaman da Hanbeli mezhebi taklit edilir. Bu da bir rahmettir.
Kitaplarda, (Yolda, nakil vasıtalarında [dolmuşta, otobüste], alış verişte [pazarda, markette] kadınlara dokunma ihtimali olan Şafii, Hanefi veya Maliki’yi taklit etmeli) deniyor. Demek ki, yeniden abdest almak harac, yani meşakkat, zorluk oluyor. Sırf yeniden abdest almamak için başka mezhep taklit edilebiliyor. Birkaç örnek verelim:
1- Hacda kadınlara dokunma ihtimali olduğu için Şafiilerin abdestli durması zordur. Hanefi taklit edilir.
2- Şafii bir doktor, kadınlara dokununca abdesti bozulacağı için Hanefi’yi taklit eder.
3- Şafii bir genç, bir kız kaçırsa, kızın babası razı olmazsa, Şafii’de, velisinin rızası olmadıkça evlenmesi caiz olmaz. Hanefi’yi taklit ederek velisiz de evlenebilir.
4- Şafii’de zekat 8 sınıfa verilir, üç sınıfa verilse de caizdir. Ancak üç sınıfı bulmak da zordur. Hanefi taklit edilerek bir sınıfa verilir.
5- Bir Hanefi’nin, evlendiği kızla süt kardeş olduğu ortaya çıkarsa, eğer bir iki kere emmişse, Şafii taklit edilip evliliğe devam edilir: Çünkü Şafii’de süt kardeş olmak için ayrı zamanlarda 5 kere doya doya emmek gerekir.
Bir kimse, kendi mezhebine göre yapamadığı veya güçlükle yaptığı bir işi, başka bir mezhepte yapılması kolay ise, o mezhebin şartlarına uyarak, bu işi o mezhebe göre yapması caizdir. (Redd-ül-Muhtar, Mizan, Hadika, Berika)
Hadika’da diyor ki, (Abdest ve gusülde başka mezhebi taklit etmek caizdir. Bunun için, o mezhebin şartlarına da uymak lazımdır. Bütün şartlarına uymazsa, taklit caiz olmaz. Kendi mezhebine uymayan işi yaptıktan sonra bile, taklit yapmak caiz olur. Mesela imam-ı Ebu Yusuf’a, Cuma’yı kıldıktan sonra, guslettiği kuyuda fare ölüsü görüldü dediler, “Şafii mezhebine göre guslümüz sahihtir“ buyurdu.
Başka bir mezhebi taklit etmek, mezhep değiştirmek demek değildir
Berika’da, zaruret olan her işte de başka mezhebi taklit caizdir diyor. İbni Âbidin’de, zaruret olsa da, olmasa da, harac [zorluk, sıkıntı] olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir” diyor.
Bir Hanefi’nin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi, yapabilmesi için Şafii’yi taklitte bir beis olmadığı Bahrürraık ve Nehrülfaık’ta da yazılıdır.
şimdi örnek ben hanefi mezhebindeyim elhamdülillah 4 mezhep hak bizler içtihad alimi değiliz kurandan hadisten ahkam çıkaramayız.. çıkaranlardanda arslandan kaçar gibi kaçarız. biz kulağımızı gözümüzü islam alimlerine dikeriz ümmü değiliz zaten ümmülük diye birşey olmaz kabul görmez..... iyi yatalım kitap okumayalım islam aliminden ders almayalım eeee bana söylüyorlar kim söylüyor alo vahiy diyorsan kelleni alırlar cinmi söylüyor ruh söyleyemez... bakın evliyaullaha değil şeyhlere değil şeyhler şeyhlerine gavsul azama abdulkadiri geylaniye seyyidi ahmet rufaiye seyyidi ahmed bedeviye dusukiye şazeliye nakşiye k.s. hepsi diz çürüttü ilimlerde çok hocaları oldu okudular çalıştılar öyle pir oldular pirler bile ümmüyüz demez ahir zamanda bizmi diyeceğiz neyse konuya dönelim...... taklit ; dişimde dolgu olduğu için gusul abdestin farzına riayet edilmediğinden maliki mezhebini taklid ediyorum neden zaruretten ha yaşlandık yarın dişleri söktürürüz yada dolgu düşer gene hanefi mezhebinde abdest alırız.... şimdi öncelikle taklid edeceğin mezhebin hangi konu olursa abdest veya gusul farz-vacip-sünnetlerini-bozanlarını bilip ona göre taklid etmeli talitte sadece "niyyet ettim niyyet eyledim imamı malik mezhebini taklid ederek ... gusul abdestine veya namaz abdestine diye" niyyet edilir bundan sonra bilmek gerek şartları hanefi-maliki hanbeli-şafi hz.lerinin içtihadlarını ben malikiyi taklid ettiğimden malikiyi taklid ediyorum ama bak yanlız abdestte ona göre kıyasla..... vesselam....
ديلاور قيزاكUbeydi Asi Rufai Dervişi Arif oğlu Dilaver Cosoviç "KIZAK"
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.