yolumuz korku deyil sevgi yoludur.

PEYGAMBERLER VE EVLİYAULLAHIN HAYATI,MUCİZELERİ VE KERAMETLERİ
BEDİR_SAMED
Mesajlar: 3
Kayıt: 20 Ara 2013 14:20

yolumuz korku deyil sevgi yoludur.

Okunmamış mesaj gönderen BEDİR_SAMED »

Yolumuz Korku Değil, Sevgi Yoludur
İn¬san¬lar¬la ya¬kın¬lık ku¬rup dert¬le¬ri¬ne or¬tak ol¬ma¬nın, kalp¬ler¬de¬ki so¬ğuk¬lu¬ğu ve düş¬man¬lı¬ğı yok et¬ti¬ği¬ni bil¬me¬ye¬ni¬miz var mı? Yi¬ne bi¬li¬yo¬ruz ki, yü¬ce di¬ni¬mi¬zin is¬te¬di¬ği kar¬deş¬lik, an¬cak kalp¬le¬rin bir¬bi¬ri¬ne ısın¬ma¬sı ve mu¬hab¬bet¬le müm¬kün¬dür.
İn¬san¬la¬rın bir¬bi¬ri¬ne duy¬du¬ğu sev¬gi ve sa¬mi¬mi¬yet, bir ta¬raf¬tan on¬la¬rı gü¬zel¬leş¬ti¬rip ol¬gun¬laş¬tı¬rır¬ken, bir ta¬raf¬tan da top¬lum¬da ni¬ce gü¬zel ge¬liş¬me¬le¬rin anah¬ta¬rı olur. İn¬sa¬nî bağ¬lar pe¬ki¬şir, top¬lu¬mun çe¬şit¬li ke¬sim¬le¬ri ara¬sın¬da di¬ya¬log ka¬pı¬la¬rı açı¬lır. Sev¬gi ve sa¬mi¬mi¬yet öy¬le¬si¬ne güç¬lü bir ba¬rış ve hu¬zur kay¬na¬ğı¬dır ki, ya¬yıl¬dı¬ğı top¬lum¬lar¬da ço¬ğu sı¬kın¬tı¬lar ken¬di¬li¬ğin¬den yok olur.
Sev¬gi¬yi bu ka¬dar si¬hir¬li ya¬pan şey, onun kal¬be “in¬şi¬rah” de¬ni¬len fe¬rah¬lık ve iç hu¬zu¬ru¬nu ge¬tir¬me¬si¬dir. İn¬şi¬rah¬tan yok¬sun bir kal¬bin, sa¬hi¬bi¬ni iyi¬ye, gü¬ze¬le yö¬nel¬te¬bi¬le¬ce¬ği¬ni söy¬le¬ye¬bi¬lir mi¬yiz? Sert¬li¬ğiy¬le, öf¬ke¬siy¬le top¬lum¬da çı¬ban gi¬bi du¬ran in¬san¬la¬rın, as¬lın¬da in¬şi¬ra¬hı¬nı, iç hu¬zu¬ru¬nu yi¬tir¬miş ki¬şi¬ler ol¬du¬ğu¬nu gör¬mek hiç zor de¬ğil.
İn¬san¬la¬rın bir¬bir¬le¬rin¬den sev¬gi¬si¬ni ve say¬gı¬sı¬nı esir¬ge¬di¬ği top¬lum¬lar¬da, in¬sa¬nî me¬zi¬yet¬ler ara¬mak bo¬şu¬na¬dır. Çün¬kü kar¬deş¬lik, yar¬dım¬laş¬ma, baş¬ka¬sı¬nı ken¬di¬ne ter¬cih et¬me gi¬bi er¬dem¬le¬rin mâ¬ne¬vî mi¬ma¬rı ve anah¬ta¬rı sev¬gi¬dir. O öy¬le bir anah¬tar¬dır ki, ni¬ce iyi¬lik ve gü¬zel¬lik¬le¬rin ka¬pı¬sı¬nı ko¬lay¬ca açar.
Di¬ğer ta¬raf¬tan sert¬lik, şid¬det ve kor¬ku¬nun hâ¬kim ol¬du¬ğu top¬lum¬lar bü¬yük hu¬zur¬suz¬luk ve çal¬kan¬tı¬la¬ra ge¬be¬dir. Na¬sıl bi¬rey¬le¬ri¬nin bir¬bi¬rin¬den kork¬tu¬ğu ve te¬dir¬gin ol¬du¬ğu bir ai¬le uzun ömür¬lü ola¬maz¬sa, ay¬nı ha¬li ya¬şa¬yan dev¬let¬ler ve mil¬let¬ler de ka¬lı¬cı ola¬maz¬lar. Ta¬rih in¬ce¬len¬di¬ğin¬de, me¬de¬ni¬yet ve kül¬tür¬ler için de du¬ru¬mun fark¬lı ol¬ma¬dı¬ğı gö¬rü¬lür.
Ger¬çek¬ten de in¬san¬lar ara¬sın¬da sert¬lik ve öf¬ke, şid¬det¬li mü¬na¬ka¬şa¬la¬rın ve ço¬ğu za¬man da kav¬ga¬la¬rın ze¬mi¬ni¬dir. Böy¬le bir or¬tam¬da ha¬yır¬lı bir so¬nuç el¬de edil¬di¬ği ise gö¬rül¬me¬miş¬tir. O hal¬de in¬san¬la¬ra sev¬giy¬le, şef¬kat¬le yak¬laş¬ma¬lı, kor¬ku¬tan ve ür¬kü¬ten tu¬tum ve dav¬ra¬nış¬lar¬dan bü¬yük bir ti¬tiz¬lik¬le sa¬kın¬ma¬lı¬dır.
İn¬san¬lar ara¬sı iliş¬ki¬ler¬de¬ki bu ku¬ral¬lar, yü¬ce di¬ni¬mi¬zi söz¬le ve ör¬nek¬le¬ye¬rek an¬lat¬ma ça¬ba¬sı için de ge¬çer¬li¬dir. Ön¬ce yü¬ce rab¬bi¬mi¬zin şef¬kat ve mer¬ha¬me¬ti¬ni an¬lat¬mak, cen¬net¬le müj¬de¬le¬mek ve di¬ni¬mi¬zin ne¬zih ku¬ral¬la¬rı¬nı mü¬mi¬ne ya¬ra¬şır bir mu¬hab¬bet¬le ta¬nıt¬mak ve sev¬dir¬mek esas¬tır.
Unut¬ma¬ya¬lım ki, ya¬ra¬ta¬nı¬nı se¬ven ve cen¬ne¬ti¬ne umut bağ¬la¬yan her ki¬şi Al¬lah’tan kor¬kar ve ce¬hen¬ne¬me gir¬me en¬di¬şe¬si¬ni de ta¬şır. Bu du¬rum, din-i mü¬bi¬ni¬mi¬zin öv¬dü¬ğü kor¬ku ile ümit ara¬sın¬da bu¬lun¬mak fi¬il¬li¬dir. Bu ha¬li ya¬şa¬yan her müs¬lü¬man, hem cen¬net¬te ebe¬dî sa¬ade¬te ka¬vuş¬mak için ümit¬li¬dir ve bu ümi¬di as¬la yi¬tir¬mez; hem de ce¬hen¬nem¬de, kor¬ka¬rak Al¬lah’ın emir ve ya¬sak¬la¬rı¬nı uy¬gu¬la¬mak¬ta ge¬rek¬li ti¬tiz¬li¬ği gös¬te¬rir.
Bu öy¬le bir sır¬dır ki, yü¬ce Al¬lah’ı sev¬mek ile O’ndan kork¬mak bir¬bi¬ri¬ne zıt hal¬ler gi¬bi gö¬zük¬se de, Al¬lah’ı se¬ven ay¬nı za¬man¬da O’n¬dan kor¬kar. Ce¬nâb-ı Hak’tan kor¬kan kim¬se¬ler¬ de şüp¬he¬siz O’nu se¬ver. De¬mek ki ba¬zı hal¬ler¬de sev¬gi ve kor¬ku bir¬bi¬ri¬ni ta¬mam¬la¬yan iki un¬sur ola¬bil¬mek¬te¬dir. Bu se¬bep¬le mü¬mi¬nin kor¬ku¬la¬rı da sev¬gi¬ye da¬ya¬lı¬dır.
Bu nok¬ta¬dan ha¬re¬ket¬le, in¬san¬la¬rı İs¬lâm’la ta¬nış¬tır¬ma¬da esas olan kor¬kut¬mak de¬ğil, müj¬de¬le¬mek ve sev¬dir¬mek¬tir. Ta¬rih bo¬yun¬ca Al¬lah dost¬la¬rı, bu pey¬gam¬be¬rî esa¬sa gö¬re ha¬re¬ket et¬tik¬le¬ri için ge¬niş kit¬le¬le¬rin iman¬la bu¬luş¬ma¬sı¬nı sağ¬la¬dı¬lar. Ni¬ce bü¬yük yı¬kım¬la¬rın ar¬dın¬dan, kalp¬le¬rin ye¬ni bir he¬ye¬can ve ümit¬le di¬ril¬me¬si¬ne ve¬si¬le ol¬du¬lar. Çün¬kü ken¬di kalp¬le¬ri di¬ri idi. Sev¬giy¬le, mu¬hab¬bet¬le di¬ril¬miş¬ti.
Yu¬nus’un, “Ya¬ra¬tı¬la¬nı se¬ve¬lim ya¬ra¬tan¬dan ötü¬rü” de¬yi¬şi¬ni bi¬lir¬si¬niz. Bu söz kal¬bi¬mi¬ze, gön¬lü¬mü¬ze nak¬şol¬ma¬sı ge¬re¬ken bir mâ¬na ta¬şır. İn¬san¬la¬rı ve hat¬ta bü¬tün ya¬ra¬tıl¬mış¬la¬rı yü¬ce ya¬ra¬tı¬cı¬nın ha¬tı¬rı¬na sev¬mek, as¬la ka¬ba ve yı¬kı¬cı ol¬ma¬mak, ol¬gun mü¬mi¬nin ha¬li¬dir. Ta¬rih bo¬yun¬ca müs¬lü¬man¬la¬rın sö¬mü¬rü ve is¬ti¬lâ ama¬cıy¬la sa¬vaş¬ma¬ma¬la¬rı¬nın ve in¬san¬la¬rı ha¬ki¬kat¬le bu¬luş¬tur¬ma adı¬na fü¬tu¬ha¬ta gi¬riş¬me¬le¬ri¬nin al¬tın¬da da iş¬te bu sev¬gi ya¬tar.
Sev¬gi, mü¬min için bir ok¬ya¬nus gi¬bi¬dir. Ora¬dan her¬kes na¬si¬bi ka¬dar alır. Hü¬ner, da¬ha çok al¬ma¬ya, her an al¬ma¬ya, böy¬le¬ce sev¬gi ha¬zi¬ne¬si¬ni ço¬ğalt¬ma¬ya gay¬ret et¬mek¬tir. El¬bet¬te bu¬nu ya¬pa¬bil¬mek ira¬de ve azim işi¬dir. Ça¬ba is¬ter. Çün¬kü var¬lık¬la¬ra sev¬gi¬nin te¬me¬li mu¬hab¬be¬tul¬lah, ya¬ni Al¬lah’a olan sev¬gi¬dir. Şüp¬he¬siz, mü¬min¬ler bil¬gi¬le¬ri ve na¬sip¬le¬ri nis¬be¬tin¬de Al¬lah’ı se¬ver¬ler.
İn¬san¬la¬rın her ve¬si¬ley¬le sev¬gi¬den söz et¬ti¬ği, ama hiç¬bir de¬vir¬de gö¬rül¬me¬di¬ği ka¬dar bun¬dan mah¬rum kal¬dı¬ğı bu çağ¬da, biz¬ler sev¬gi ba¬ğı¬nı sü¬rek¬li can¬lı tut¬ma¬yı, kalp¬le¬re sev¬gi to¬hum¬la¬rı saç¬ma¬yı en önem¬li va¬zi¬fe¬le¬rin¬den bi¬ri ola¬rak gör¬mek zo¬run¬da¬yız. O to¬hum¬lar bü¬yü¬yüp ser¬pil¬dik¬çe, bir nur hâ¬le¬si ola¬rak he¬pi¬mi¬zi sa¬ra¬cak¬tır. Sa¬adet as¬rı¬na ve o kut¬lu ça¬ğın son¬ra¬ki de¬vir¬ler¬de¬ki yan¬sı¬ma¬la¬rı¬na bak¬tı¬ğı¬mız¬da, gö¬re¬ce¬ği¬miz şey iş¬te o mu¬hab¬bet hâ¬le¬si¬dir.
Hz. Pey¬gam¬ber’in (s.a.v) ve onun vâ¬ri¬si ev¬li¬ya¬ul¬la¬hın reh¬ber¬li¬ğin¬de yü¬rü¬yen her¬kes, in¬san¬la¬ra şef¬kat ve mu¬hab¬bet¬le yak¬laş¬ma¬yı alış¬kan¬lık ha¬li¬ne ge¬tir¬mek¬le mü¬kel¬lef¬tir. Ön¬ce bü¬tün mü¬min¬le¬re, son¬ra dün¬ya gö¬rü¬şü ve top¬lum¬da¬ki ye¬ri ne olur¬sa ol¬sun bü¬tün in¬san¬la¬ra, kal¬bin¬de¬ki en¬gin şef¬kat ve mer¬ha¬met¬ten bir pay ulaş¬tır¬mak zo¬run¬da¬dır. Bu alış¬kan¬lı¬ğı bir ömür bo¬yu de¬vam et¬tir¬mek önem¬li bir so¬rum¬lu¬luk¬tur.
Kâ¬mil mü¬min mâ¬ne¬vî ter¬bi¬ye¬ye sa¬hip ki¬şi¬dir. Mâ¬ne¬vî ter¬bi¬ye¬nin esa¬sı sert¬lik, ka¬ba¬lık, ür¬kü¬tü¬cü¬lük ola¬bi¬lir mi? Bu ter¬bi¬ye¬ye ta¬lip olan in¬san ne¬za¬ke¬ti, şef¬ka¬ti, mer¬ha¬me¬ti na¬sıl ter¬ke¬de¬bi¬lir? Siz¬ce in¬san¬lar ara¬sı iliş¬ki¬ler¬de mü¬mi¬ne ne¬za¬ket¬ten da¬ha çok ya¬kı¬şan bir hal var mı?
Evet, kor¬ku düş¬man¬lı¬ğı, sev¬gi ise dost¬luk ve kar¬deş¬li¬ği do¬ğu¬rur. Biz¬ler dün¬ya¬ya düş¬man ka¬zan¬mak için de¬ğil, dost ka¬zan¬mak ve kar¬deş¬li¬ği pe¬kiş¬tir¬mek için gel¬dik. Bu ha¬ki¬kat her¬kes ta¬ra¬fın¬dan açık¬ça bi¬lin¬me¬li ve ge¬re¬ği ya¬pıl¬ma¬lı¬dır.
Sev¬gi¬mi¬zi per¬de¬le¬yen, mu¬hab¬be¬ti¬mi¬zi ço¬ğalt¬ma¬mı¬za ve in¬san¬lar¬la pay¬laş¬ma¬mı¬za en¬gel olan ken¬di kor¬ku¬la¬rı¬mı¬za ge¬lin¬ce; şöy¬le de¬miş¬ti üs¬ta¬dım: “Kork¬ma¬yın! Eğer kork¬ma¬nız ge¬re¬ki¬yor¬sa, yal¬nız Al¬lah’tan kor¬kun!”
Baş¬ka sö¬ze ge¬rek var mı
Cevapla