ÇOCUKLARA YALAN SÖLYEMEĞİ ANNE BABA Mİ ÖĞRETİYOR?

GÜNDEMLE İLGİLİ KONULAR
Soylu Fikir

ÇOCUKLARA YALAN SÖLYEMEĞİ ANNE BABA Mİ ÖĞRETİYOR?

Okunmamış mesaj gönderen Soylu Fikir »

ÇOCUKLARA YALAN SÖLYEMEĞİ ANNE BABA Mİ ÖĞRETİYOR?

Yalan genel olarak, karşısındakini aldatmak maksadıyla söylenen ve gerçeğe uymayan sözlerdir. Masum, günahsız, düzgün bir fıtratta yaratılan çocuklar, anne baba ve çevrenin tutum ve davranışlarıyla yetişmekte ve şekillenmektedir. Temiz fıtratta olan çocuklar asla yalan söylemez. Efendimiz (sav) “Her doğan İslâm fıtratı üzere doğar.” Buyurarak, çocuğun doğruluk ekseninde yaratıldığını ifade eder. Gazali ise temiz fıtratı şöyle izah eder; “Her çocuk sağlam bir fıtratla ve mutedil olarak, yani saf, her şeyi almaya kabiliyetli olarak doğar. Yöneltileceği her şeyi yapmaya hazırdır.” der.

Aile içerisindeki ilişkiler başta sevgi, saygı ve güvene dayanır. Doğruluk ve doğru söylemek aile fertlerini kaynaştırırken, doğru ve dürüstlüğün tersi olan yalan ve yalancılık ise aile bireyleri arasındaki saygı, sevgi ve güveni ortadan kaldırır. Diğer taraftan anne baba söylemlerine dikkat etmez, çocuklarıyla iyi bir iletişim, iyi bir diyalog kuramazlarsa onları yalan söylemeye itebilirler.

Çocukta yalan kavramı ne zaman başlar?

Anne babalar, “Çocukta yalan kavramı ne zaman başlar?” sorusunun cevabını bilmelidirler. Çocukta “yalan kavramı” ortalama beş yaşında ortaya çıkar. Beş yaşına kadar çocuk; söylenen her şeyi doğru olarak düşünür ve asla yalana ihtimal vermez. Oysaki anne babalar çocuğun, “Doğru ve yalanı” ayırt edebileceğini düşünürler. Daha çocuğun, konuşmaya başlamasından itibaren söylediği “hayali” bir sözden dolayı anne baba, “Niçin yalan söylüyorsun?”, “Yalan söyleme!” tarzında hitap ederek “yalan kavramını” çocuğun beynine kazımaktadırlar. Beş yaşına gelindiğinde ortalama iki ile üç yıl süresince anne baba tarafından “yalan tahşidatı” yapılan çocuk, artık yalanın ne demek olduğunu öğrenir ve şuuraltına yerleştirmiş olur. Dolayısıyla çocuğun kendisinin de yalan konuşmaya başlaması kaçınılmaz olur.

Peygamberimiz bir gün evimizde bulunduğu bir sırada annem bana

- Gel sana bir şey vereceğim" diye çağırdı. Hazreti Peygamber anneme

- Çocuğa ne vermek istedin? diye sorunca annem

"Hurma vereceğim diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz, eğer onu aldatıp bir şey vermeseydin sana bir yalan günahı yazılırdı" buyurdu.

Anne babaların çocuklarına söylediği yalanlar:

Çocuğu telefona çıkartarak, arayan kişiye; anne babam “Evde yok de!” diye söyletmeleri, çocuğun gözünde anne babanın yalancı duruma düşmesine vesile olacak ve çocuk hiçbir zaman anne ve babasını örnek almayacaktır.

Sürekli çocuğa söz verip, sonra verilen sözden dönmek; çocuğun gözünde anne babanın güvenilir olmadığını ortaya koyacak ve çocuk bir daha bir şey isteme talebinde bulunmayacaktır. Bu husus bir Hadis-i Şerifte şöyle ifade ediliyor; Abdullah b. Amir anlatıyor: Bir gün Allah Resûlü evimizde otururken, annem beni çağırdı ve: “Hele bir gel sana ne vereceğim” dedi. Aleyhissalâtü vesselâm, anneme: “Çocuğa ne vermek istemiştin?” diye sordu. Annem de, “Ona bir hurma vermek istemiştim.” deyince: “Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan üzerine bir yalan yazılacak!” buyurdular.

Eşler bazen birbirlerinden habersiz iş yapar ve bilinmesini istemezler. Örneğin evde olması gerektiği halde çarşıya çıkan eş, çocuğuna; “Bugün ne yaptınız diye sorulursa, sakın evde olduğumuzu söyleyeceksin!” tarzında söylemlerde bulunması, aynı davranışların çocuk tarafından yapılmasına sebep olacaktır. Yani çocuk bir yere gitmek için izin alacak, fakat başka yerlere giderek, izini kaybettirmeye çalışacaktır.

Herhangi bir işin anne baba tarafından çocuğa yaptırılması durumunda, çıkarları uğruna ona, bile bile yalan söyletmeleri; “Şöyle söyle veya şunları söyle!” demeleri, çocuğun düşünce dünyasında şöyle bir değişimi ortaya çıkaracaktır; “Ne olacak ki! Ben de işimi yürütmek için yalan söyleyebilirim.”

Bazen anne baba olarak çocuğumuzla eğlenmek ve onu güldürmek için mizah tarzında komik konuşmalarda bulunuruz. Bu hususta Efendimiz (sav) bizleri ikaz ederek şöyle buyurur: “Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler. Yazık ona, yazık ona!” Anne babalar, çocuklarına karşı şaka bile olsa yalana asla tevessül etmemelidirler. Atalarımız yalancının bir gün, hem de çok geçmeden foyasının yani yalanının ortaya çıkacağını anlatmak için: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” demişler, yalancıya kimsenin güvenmeyeceğini anlatmak için de: “Yalancının evi yanmış hiç kimse inanmamış.”, diyerek, yalan ve yalancılığın iyi bir şey olmadığını özlü bir şekilde anlatmışlardır.

SÖZ VERDİĞİNİZDE SÖZÜNÜZDE DURUN

Gündelik hayatınızda kimleri örnek alırsınız? Kimlere benzemek istersiniz? Eğer, modern kültürün hamiliğini yapan kimselere benzemeyi arzu ederseniz, hayatı sadece maddi tarafıyla ilgilenirsiniz. Hazreti Peygamberi ve onun sahabesini örnek alıyorsanız, yaşamın nefes alıp vermekten ibaret olmadığını bilir ve insanca yaşamaya gayret edersiniz.

Geçenlerde bir hanım, iş arkadaşlarını çok sevdiğini fakat buradaki insanların ne sözlerinde durduklarını ne de kendisine yardımcı olduklarını ifade etti. Ve neden insanlar sözlerinde durmazlar bilemiyorum diye ekledi. Oysa bizler hazreti Peygamberden, sözünde durmanın Müslümanlığımızın bir parçası olduğunu öğrendik. Bilindiği üzere, hazreti Peygamber, münafığın, konuştuğunda yalan söylediğini, söz verdiğinde sözünden döndüğünü ve kendisine emanet edilene ihanet ettiğini ifade eder. Yani söz verdiğinde sözünde durmak, bir Müslüman olarak sorumluluğumuzdur.

Hazreti Peygamber, söz verdiğinde mutlaka yerine getirir ve bu konuda insanlara tavsiyelerde bulunurdu. Hudeybiye barış anlaşmasının hükümlerinden birisi de Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa, Müslüman bile olsa geri verilecek fakat Müslümanlardan Mekkelilere sığınan olursa geri verilmeyecekti. Müslümanlar için oldukça ağır olan bu anlaşmanın yazılması bittiğinde Mekkeliler adına antlaşmayı imza edecek olan Süheyl'in Müslüman olan oğlu Ebu Cendel bir yolunu bulup kaçmış ve ayağındaki zinciri sürüyerek gelmişti. Bu anlaşmaya göre Ebu Cendel(i iade etmek istememişlerdi. Hazreti Peygamber Ebu Cendel'e dönerek "ey Cendel sabret, biz verdiğimiz sözden dönmeyiz. Yakında Cenab'ı Hak sana kurtuluş yolunu açacaktır." diye teselli etti. Henüz imza edilmemiş olmasına rağmen sözlü olarak kararlaştırılmış bulunan antlaşmaya uyacağının işaretini vermiştir.

KİME GÜVENİRİZ?

Çevremizde inandığımız değer verdiğimiz dostlarımız vardır. Bunların kimisini sırrımızı verdiğimiz için, kimisini zor günümüzde yanımızda olduğu için kimisini hoşça vakit geçirdiğimiz için severiz. Ama en iyi dost sözüne güvendiğimiz ve kendisinden zarar gelmeyeceğine kanaat getirdiğimiz kişidir.

FAYDALANILAN KAYNAKLAR:

MEHMET TOY, PEDEGOG
İBRAHİM C. ÖZDEMİR,SOSYAL HİZMET UZMANI
Cevapla